Anadolu’nun Millî Varlığa Dönüşümü: Demografi, Tarih ve Türk Devlet Aklı / Mustafa Salim Nursaçan

Anadolu’nun Millî Varlığa Dönüşümü: Demografi, Tarih ve Türk Devlet Aklı

Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılın sonuna geldiğinde, Anadolu yalnızca coğrafya değildi; Müslüman Türkler haricinde, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Yahudilerden oluşan çok-etnili bir mozaiğin son kalesiydi. Ancak Balkanlar’ın kaybı, Rus ilerleyişi, Avrupalı güçlerin “azınlıklar politikası” ve içerideki ayrılıkçı hareketler, Anadolu’nun demografik dengesini hızla kırılgan hale getirmişti. Nüfus rakamları bunu açıkça ortaya koyuyordu: 1890’larda Anadolu’nun yaklaşık %25’i gayrimüslimdi; sadece Ermeniler ve Rumlar (ortalama 13-14 milyon toplam nüfusun) 3,5–4 milyon civarında bir nüfus oluşturuyor, bazı vilayetlerde çoğunluğu ele geçiriyordu. Siyasi denklem basitti:
Anadolu, Balkanlar’ın kaderini yaşamaya gebeydi.

Bu nedenle 1915 Tehciri ve 1923 Mübadele’si yalnızca tarihî olaylar değil, bir coğrafyanın kaderini belirleyen devlet aklının iki stratejik hamlesiydi.
Bugün bu iki adımın uzun vadeli sonuçlarını anlamak için rakamlara bakmak yeterlidir:

Demografinin Söylediği Gerçek: Bir Milletin Var Oluş Mücadelesi

1. Tehcir Öncesi (1914) Tablosu

Anadolu’nun toplam nüfusu: 14 milyon

Ermeni nüfusu: 1.5–2 milyon (%10–12)

Rum nüfusu: 1.5–1.8 milyon (%10–12)

Toplam gayrimüslim oranı: %25 civarı

Bu oran günümüz Mısır’ındaki Kıptî nüfusuna (%10–15) benzeyen ve gelecekte ciddi siyasi-etnik gerilimler doğurabilecek bir tabloydu. 19. yüzyıl boyunca Balkanlar’ın çok-etnili yapısından geriye kalan ders açıktı: "Çoğunluğunu kaybeden toprak, beraberinde devlet egemenliğini de kaybeder."

2. 1915–1923 Arası Değişim

Ermeni nüfusu: hızlı biçimde azaldı; Anadolu’dan büyük ölçüde çıktı.

Rum nüfusu: 1923 Mübadele’siyle 1.2 milyon kişi ayrıldı, Anadolu’da yalnızca İstanbul ve birkaç adada yaklaşık 300 bin kaldı.

Bu iki büyük kırılma sonucunda:
1927 Cumhuriyet nüfus sayımında Türkiye’de gayrimüslim oranı %3’e kadar düştü.

3. 2025 Tablosu

Türkiye nüfusu: 85+ milyon

Ermeni nüfusu: 50–70 bin

Rum nüfusu: 2–3 bin

Toplam gayrimüslim oranı: %0.1–0.2

Bu rakamlar, Anadolu’nun artık bir imparatorluk coğrafyası değil, homojen bir millî vatan olduğunun istatistiksel teyididir.

Devlet Adamlarının Stratejik Rolü: Tarihin Soğuk Gerçeği

Bugün sıkça tartışılan Enver Paşa, Talat Paşa ve Mustafa Kemal Atatürk; farklı dönemlerde, farklı şartlarda fakat aynı stratejik çizgide birleşmiş üç devlet aklını temsil eder:

Talat Paşa – Demografik Kopuşun Yönetimi

1915 Tehciri, Rus cephesinin çöküşü, çetecilik ve ayrılıkçı isyanların ortasında devletin varlığını koruma hamlesiydi. Avrupa’nın ve Rusya’nın açık müdahaleleri dikkate alındığında, Şehit Talat Paşa’nın kararları, Anadolu’nun parçalanmasını engelleyen en kritik adımlardan biri olmuştur. Talat paşamız, bir Ermeni tarafından bundan dolayı Şehit edilmiştir.

Enver Paşa – “Anadolu’da Bir Türk Karası Kalmalıdır” Fikri:

Şehit Enver Paşa’nın hedefi, Türk/Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu bir coğrafyayı korumaktı. Balkanlar’ın elden gidişi onun gözünde bir ibretti: Demografi, devletin kaderidir.

Mustafa Kemal Atatürk – Mübadele ile Vatanın Mühürlenmesi

1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi, Lozan Barışı’nın en temel direğidir.
Atatürk’ün ifadesiyle: “Artık Anadolu Türk milletinin ebedî yurdudur.”

Rumların ayrılmasıyla Anadolu’nun demografik yapısı netleşmiş, bir imparatorluk coğrafyası millî vatana dönüşmüştür.

Karşılaştırmalı Perspektif: “Eğer Yapılmasaydı…”

Bugün bazı çevrelerin anlamakta zorlandığı gerçek şudur:

Eğer 1915 Tehciri ve 1923 Mübadele’si olmasaydı…

Türkiye’de %10 Ermeni,

%10 Rum,

Toplamda %20 gayrimüslim nüfus bulunacaktı.

Bu yapı:

Siyasi kararları,

Ekonomiyi,

Toplumsal barışı,

Devlet egemenliğini
doğrudan etkileyecek bir baskı unsuru olacaktı.

Mısır örneği ortadadır: Devlet Müslüman çoğunluk olsa bile, %10–15’lik Hristiyan nüfus ekonomik ve siyasi etkide belirleyicidir. Kibti hiristiyanlar, ekonomoinin gizli sahibidirler ve emperyalist ülkeler bunların hamisidir. Bugün Türkiye’de ABD ve AB’nin sürekli “Heybeliada Ruhban Okulu’nu açın”, “Patrikhane’nin ekümenik statüsünü kabul edin” talepleri; sadece kalan küçük nüfusun bile nasıl stratejik önem taşıdığını göstermektedir.

Bir de nüfus %20 olsaydı?

Sonuç: Millî Devletin Mayası

Bu nedenle Enver Paşa’yı da, Talat Paşa’yı da, Mustafa Kemal Atatürk’ü de aynı tarihî çizgide değerlendirmek gerekir: Onlar çöken bir imparatorluğun külleri içinden, Anadolu’yu bir Türk yurdu olarak kurtaran neslin öncüleri oldular.

Bugün Türkiye’nin:

Toprak bütünlüğü,

Millî birliği,

Kültürel sürekliliği,

Siyasi bağımsızlığı
büyük ölçüde bu demografik düzenlemelerin sonucudur.

Ve şu gerçek artık tartışılamaz hale gelmiştir:

> “Anadolu, millî devletin yurdu olduysa; bu, tarihin çok sert kararlarını vermek zorunda kalan devlet adamlarının cesaretine borçludur.”

Bu cesareti anlamayanların, bugün bu topraklarda güven içinde yaşamayı neye borçlu olduklarını bir kez daha düşünmeleri gerekir.

M. Salim Nursaçan @öne çıkar

Yorumlar