Micoz Oyunu / Mustafa DİLEKMEN



















Çocukluğumuzun ılık yaz akşamlarının tuzu hâlâ dudaklarımızda… O lezzeti, tuzu hatırladıkça dudaklarıma hep acı bir gülümseme yayılır.
Kaptık mı su kovasını ve maşrapayı (su içme tası) doğru sokağa… Çünkü, su dolu koca ve maşrapa Micoz oyunu için, su ile toprağa iç içe iki daire çizmek içindir. Önce iki – iki buçuk metre çapında geniş bir daire, daha sonra büyük dairenin tam merkezine 30-40 cm. çaplı küçük bir daire çizilir. Dış dairenin çizgisinden başlamak üzere uygun bir yönde “micoz”a, “enek” denilen yassı, daire şeklindeki taşların atılacağı ve oyuncuların duracağı yaklaşık 4-5 adım mesafeden yine su ile uzunlamasına bir çizgi çekilir. Böylece micoz oynama alanı hazırlanmış olur.
Bu oyun 5-6 kişiyle oynanır. Oyunu oynayacak bütün oyuncular daire şeklinde toplanır. İçimizden büyük olan bir ağabey veya abla ebe seçilerek kalede kimin bekleyeceğini tespit için tekerleme söylemeye başlar. Daire şeklinde toplandığımızda ebe:
Elim elim öpenek
Elden çıkan topanak
Topanağın yavrusu
Bit pirenin karısı
Ağdem buğdem
Çek şunu, çıkar şunu”
Tekerlemesini bir tek kişi kalana kadar söyler. En sona kalan kimse kalede yuvarlağın içinde bekleyecek. Diğer oyuncular yatay olarak çizilen çizgiye dizilecekler.
Buraya kadar bu oyunun hazırlık safhasını anlattık. Gelelim şimdi oyunun oynanışına: Her oyuncunun “enek” adı verilen ve bizim Bünyan’da “cingi taş” denen oldukça yassı, yuvarlak ve kaygan bir eneği olur. Bunu alarak su ile çizilen dairenin dışındaki yatay çizgiye, kalede bekleyen oyuncu hariç, dizilirler. Kaledeki oyuncu da ceviz büyüklüğünde veya ondan biraz daha büyükçe yuvarlak, cingi taştan “micoz”u alarak büyük dairenin içindeki küçük dairenin tam merkezine kor. Diğer oyuncular enekleriyle micoza vurup onu uzağa göndermeye çalışırlar. Eneği atıp vuramayanlar yerinde bekler. Eneği dairenin içindedir. Diğer oyuncuların micozu vurmasıyla ebenin onu alıp yerine koymaya çalışması esnasında eneklerine doğru koşup ellerini üzerine koyarlar. Bu arada ebe de onların eneklerinin üstüne basmaktadır. Ancak, micozun vurulması ile onu yerine koymak için ebe oradan uzaklaşınca, diğerleri bunu fırsat bilip eneklerini almaya koşarlar. Ebe, çabuk davranırsa onlar kaçamaz ve elleri eneklerinde beklerler. Bu arada kaledekilerden biri micoza tekrar vurur ve onu yerinden uzaklaştırırsa, diğerleri bunu fırsat bilip enek attıkları yere kaçarlar. Eğer bu sırada ebe micozu atik davranıp çabucak o küçük daireye kor ve kaçanlardan birini enek attıkları çizgiye varmadan yakalarsa, bu defa o yakalanan kişi, kaleye geçip micozu beklemeye başlar. Önceki ise enek atmak için diğer gruba katılır.
Eğer hiç kimse micozu vuramaz ise, bu defa dairenin içindeki ebe enekleri kollar. Diğer oyuncuları eneklere yaklaştırmaz. Oyuncular da ebeyi sıkıştırarak eneklerine ellemek ya da ayak basmak uğraşırlar. Ebe, bu arada oyunculardan birine eller veya onu yakalarsa o kişi, ceza olarak micozun başına geçer. Bir de eneğe basıp elledikten sonra onu yerinden hiç oynatmamak gerekir. Eğer bir oyuncu eneği oynatır ise o da ceza alır ve kaleye, micozun başına geçer. Eneğe elledikten ya da ayak bastıktan sonra ebeye yakalanmadan kaçıp oyun çizgisine bir oyuncu gelebilirse, micoza enek atmaya hak kazanır. Oyun bu şekilde sürüp gider. Tâ ki oyuncular usanıp “yeter” diyene kadar.

Yorumlar