İKİ KİŞİYE BİR YORGAN
Ticarethâne sahibi Ali Cengiz’ borçlu olan bir müşterisi gelir.
-Ali borcumu bu ay ödeyemeyeceğim. İnan öyle sıkıntılıyım ki evde iki
kişi bir yorgan altına yatıyoruz der.
Bizim Ali Cengiz:
-Peki kardeşim, gelecek ay öde der. Gelecek ay gelir ve yine müşteri
aynı şeyleri söyler:
-İnan öyle sıkışık durumdayım ki iki kişi bir yorgan altında yatıyoruz.
Üçüncü ay Ali Cengiz işin şakasını anlar ve:
-Tabii kardeşim iki kişi bir yorgan altında yatacaksınız, çünkü sen evlisin der.
KESTANE
Bir kış günü Zeki Sicimlerin evinde akşam kestane pişirirler. Zeki Sicim, kestanelerin pişip pişmediğini anlamak için:
-Oğlum siz durun, ben pişip pişmediğine bakarım,
diyerek ağzına kestanelerden birini alır. Kestane Zeki Sicimin ağzında büyük bir gürültü çıkarır patlar. Zeki Sicim şaşkınlık içerisinde annesine:
-Ana kafam yerinde duruyor mu, der.
Anası:
-Oğlum kafan yerinde duruyor amma bizim evin damına yuvak mı düştü ne, öyle bir gürültü çıkardı ki der.
NİKAH
Görücü usulüyle evlenmek amacıyla nikah masasına oturan Zeki Sicim ve eşine nikah memuru sormuş:
-Kızım Gülkız, Mustafa oğlu Zekeriya Sicimi kocalığa kabul ediyor musun?
Bu sorudan sonra Zeki Sicim ve eşi kendilerine soru sorulmuyormuş gibi nikah memuruna bakıp arkada bir başka evlenen varmış gibi de etrafa bakınıyorlarmış.
Nikah memuru Zeki Sicime:
-Ne arıyorsun oğlum demiş.
Zeki Sicim:
-Vallahi memur bey, benim hanımımın ismi Ayten benim ismim de
Zeki, bizlere başka isimlerle hitap ediyorsunuz da onun için etrafıma bakıyorum demiş. Zeki Sicim nüfus kütüğündeki gerçek isminin Zekeriya, hanımının nüfus kütüğünde ki gerçek isminin Gülkız olduğunu nikah masasında öğrenmiş.
FATMAAA! GOP, GOP, GOP!
Bünyan’dan bir aile memuriyet sebebiyle başka bir şehre göçmüşler. Taşındıkları evin karşısında bir çocuk parkı varmış. Evin hanımı bakmış ki komşu kadınlar, paktaki çocuklarını eve şu sözlerle çağırıyorlar:
-Aaayşeee, koş, koş, koş!
O da kızına böyle hitap etmek istemiş:
-Fatmaaa! demiş ama arkası gelmemiş. Kırk yıllık kani, olur mu yani hesabı, sonra bildiği gibi devam etmiş:
-Gop, gop, gop!
ÇERÇİ EMMİNİN BOZ EŞŞEĞİ
Bir Yörük obası, Sarımsaklı suyunun kenarına çadırlarını kurmuş.Koca bir oba... Obadaki Yörük kadınlarına incik boncuk satmak isteyen bir Çerçi Emmi de eşeğiyle obaya gelmiş. Akşama kadar incik boncuk satmış. Hava kararınca Çerçi Emminin gözü köye gitmeyi alamamış. Oba beyine varmış. Bey de Çerçi Emmi’ye kendi çadırının yanındaki boş çadırı göstermiş, “Bugün burada kal Çerçi Emmi” demiş.
Çerçi Emmi, gecenin bir yarısı uyurken çadırına birinin geldiğini fark etmiş ve uyanmış. Sezdirmeden geleni kör karanlıkta takip etmeye çalışmış. Nihayet anlamış ki bu bir delikanlı ve elindeki değnekle yan çadırdaki birine işaret veriyor. Çerçi Emmi’nin de çadırda olduğunun farkında değil. Neyse... Delikanlı yandaki çadıra alttan değneğiyle işareti verince çadırın kenarından bir kızın vücudunun yarısını uzattığını ve erkekle kızın böylece birlikte olduklarını anlamış. Ya sabır demiş sinmiş köşeye. Bir böyle, iki böyle, üç böyle deyince Çerçi Emminin de nefsi azmış. Üçüncüden sonra delikanlı çadırı terk edince Çerçi Emmi değneği alıp kendi de yan çadıra alttan işaretini vermiş. Bir kızın yarım vücudu bu çadıra sarkmış ve Çerçi Emmi kızla beraber olmuş.
Sabah gün ağarırken Çerçi, çadırın dışına çıkmış ki dışarıda ayın on dördü gibi bir kız duruyor. Obanın öbür ucundan bu ucuna da bir delikanlı atını sektire sektire gelip gidiyor. Kız da onu hayran hayran izliyor. Kız, yanında duran Çerçi’yi fark edince, ona manidar bir laf etmiş:
- Şu delikanlıyı görüyon mu Çerçi Emmi, atını nasıl da sektiriyor. Nasıl sektirmesin ki, dün gece atının önüne dört torba saman koydum.
Manalı lafı anlayan Çerçi Emmi lafı yapıştırmış hemen:
-Sen, delikanlının atının önüne dört torba saman koydun ya kızım, korkarım ki bir torbasını Çerçi Emminin boz eşşeği yedi!
Kız:
-Hi hi deyip utancından kaçıp gitmiş oradan.
M E H M E T A Ğ A
Bünyan 'da düğün sahibi yemek vermektedir. Her odayı teker teker
dolaşıp hal hatır sorar. Odanın birinde davetlilerden birini görür
görmez'' hoş geldin Mehmet Ağa ''der. Davetliler odada yedi kişiler.
Hepsi birden ayağa kalkıp düğün sahibine''hoş bulduk''derler.
Düğün sahibi davetlilere bir bakar ki, yedisinin adı da Mehmet'tir.
Şaşırır ve lakaplarıyla saymaya başlar:
Şu Bılızın MEHMET AĞA
Şu Fisoğun MEHMET AĞA
Şu Binnazın MEHMET AĞA
Şu Bekaroğlanın MEHMET AĞA
Şu Sahtecinin MEHMET AĞA
Şu Deli Dudunun MEHMET AĞA
Şu Paşa Ustanın MEHMET AĞA
NOT:Bu fıkrayı bize vefatından önce nakleden Baltacıoğlu
MEHMET AĞA'yı rahmetle anıyoruz.
TOHUMLUĞUN MUSTAFA
Tohumluğun Mahmut Ağa Allah’ın rahmetine kavuşur.Konu,komşu ve
akrabaları cenazenin başına toplanırlar.Yakınları ağlaşıyor,diğerleri ise ağlayanları teselli etmeye çalışıyorlar.(Bu sülalenin muziplikleri ise herkes tarafından bilinmektedir.)
Oğlu Mustafa cenazenin başında ağlamaktadır.Bu arada üzüntüsünü
sesli olarak dile getirir.
-Doktor,doktor gezdirdim de derdine çare bulamadım.
AĞOOOOOM,AĞOOOOOM.
Bu sırada yanında oturmakta olan Kaşıkçıların Şükrü hemen atılır.
-Git adam git.Ne doktoru,adamcağıza bir aspirin dahi almadın,der.
Bu söze bozulan Mustafa:
-Lan oğlum ölümüze de mi ağlatmayacaksınız.Durun da ağama bir
ağlayım. der.
Bu sırada yan tarafta oturan Foto Ali Öner söze atılır.
-Doktor,doktor gezdirdim de derdine çare bulamadım.Oy Ağooooom
oy,Devetaş’tan su getirdim de karnında lüp lüp etti, oy Ağoooom oy, der.
Bu söz üzerine herkes gülmeye başlar.Ölüyü ve ölü evini unutup bir
düğün evine çevirirler.
HATÇEMİN PÜSSÜĞÜ
Bünyan’dan Süksün Kasabasına seğmenler gelin almaya gitmişler. Halaylar oynanmış, düğün çalınmış, sıra gelinin çeyizinin yüklenmesine gelmiş. Gelinin çeyizi de sadece bir sandıktan başka bir şey değilmiş. Delikanlılar, sandığı yüklenmişler ama sandıktan sesler gelmeye başlamış. Gelinin anasını çağırmışlar:
-Anacağızım, bu sandıkta ne var böyle?
-Gadasını aldıklarım Hatçemin püssüğü var, çeyiz olacak başka nesi var ki kızımın deyince sandığı açmışlar ki gelinin kedisi varmış sandıkta.
MEHMET EMMİ İLE MUSTAFA
Bir Mehmet Emmi varmış. Yaşını başını almış ihtiyar bir adammış. Mehmet Emmi’nin oturduğu mahalleye yeni evlenmiş Mustafa isminde bir genç komşu olmuş. Mehmet Emmi, bir gün Mustafa’nın evine misafirliğe varmış. Hanımı ile birlikte uzun bir sohbete başlamışlar. Bir saat, iki saat, üç saat, dört saat geçmiş Mehmet Emmi’nin kalkacağı yok. Mehmet Emmi, anlatmaya devam ediyormuş:
-Allah kısmet ederse, bu yıl Hacca gidiyim diye düşünüyorum, deyince, Mustafa söze girmiş:
-Aman Memed Emmi, şurdan kalkıp evine gidemiyon da Hacca nasıl gideceksin?
VER ELİNİ ÇEKELEK
Koca koca bok sinekleri yolda yürüyorlarmış. Dişi sinek dır dır edip durdukça erkek sinek “Çok konuşma da önüne bak, yine bir bokun içine düşeceksin” diyormuş. Dişi sinek aldırmadan dırdır etmeye devam ederken bir bokun içine saplanmış. Erkek sinek yine dayanamamış, demiş ki:
-Ver elimi çekelek?
Dişi sinek nazlanmış:
-Ben sana küselek.
Erkek sinek:
-Ver elini çekelek?
Dişi sinek:
-Ben sana küselek.
Erkek sinek sinirlenmiş:
-Ben de sana tepelek tepelek deyip üzerine bastığı gibi çekip gitmiş. Yani çok naz aşık usandırırmış.
KAÇINCI KATA BACIM
Bünyanlı şoförlerden Ali Rıza Kaçmaz, minibüsle Kayseri’den yolcularını almış, Bünyan’a getirmiş. Bünyanlı yolcuların evlerinin kapısının önünde inmek gibi bir alışkanlıkları varmış. Bir kadın minibüsten inecek gibi olmuş vazgeçmiş. Ali Rıza Kaçmaz soruyormuş:
-Nerede ineceksin bacım?
-Az ötede...
Biraz daha ilerlemişler, yine aynı soru, aynı cevap...
Tam evinin kapısının önüne gelince kadın haykırmış:
-Evi geçmeyin, kapının önünde indirin beni.
Bu işe canı sıkılan Ali Rıza Kaçmaz, zınk diye kadının evinin kapısının önünde durmuş:
-Kaçıncı kata çıkacağız bacım?
KOSNÜK
Bünyanlı şoför Ali Rıza Kaçmaz, özel taksisiyle İstanbul’dan Kayseri’ye geliyormuş. Yanında da bir arkadaşı varmış. Yolda da indir bindir yaparak yolcu alıyormuş, benzin parasını çıkarırız diye düşünüyormuş. Düzce’de bir yolcu taksiyi durdurmuş. Şoförle pazarlığa başlamışlar. O diyormuş 1 lira, şoför diyormuş 3 lira bir türlü anlaşamıyorlarmış. Ali Rıza Kaçmaz, adamın teklifini kabul etmemiş, lakin adam uyanıkmış, arka koltuğa çaktırmadan oturmuş. Bu durumu şoför ile arkadaşı fark edememişler. Yola koyulmuşlar. Yolda Ali Rıza Kaçmaz homurdanıyormuş:
-Vay kosnük vay, o kadar yolu 1 liraya gidecekmiş. Şuna bak arkadaş!
Adam bu lafların kendisi için söylendiğini fark eder etmez, arka koltuktan şoförün boynuna sarılıp sıkmaya başlamış. Adamın ellerinden boğazını kurtarıp adamı arabadan atana kadar hal gelmiş başlarına. Nihayet yola tekrar çıkmışlar ama Ali Rıza Kaçmaz bu sefer yanındaki arkadaşına homurdanmaya başlamış:
-Bu kosnüğün arabaya bindiğini ben görmedim, sen de mi görmedin arkadaş?
OYLAR NEREYE GİTTİ
Seçim zamanı Güven Partili olan Ali Rıza Kaçmaz, ev ev gezip komşularından Güven Partisine oy istemiş. Komşulardan hiçbiri de olmaz dememiş. Ali Rıza Kaçmaz, büyük bir sevinçle komşular sizi seçim günü sandığa arabamla götüreceğim diye söz vermiş. Minibüsünü seferber etmiş, Sümer İlkokulundaki sandığa komşularını hep taşımış. Akşam olup sandıklar açılınca oy verdikleri sandıktan Güven Partisine kendi oyundan başka oy çıkmayınca, mahalleye koşup bağırıyormuş:
-Sırtımda taşıdığım, kulu kölesi olduğum komşular, bu oylar nereye gitti?
GÜVEN PARTİLİYİM
12 Eylül öncesinde mahalleler sağcılar ve solcular tarafından bölüşülmüş, gençler gruplar halinde gezerken de zaman zaman kavgalar yaşanıyormuş. Adamın birisi de gençlerin bıyıklarına bakıp sağcı mı, solcu mu olduklarını tahmin eder: bıyığı ağzına doğru olanları veya bıyıksızları görünce “Ben de solcuyum.”: bıyıkları sarkık olanları görünce de “Ben de sağcıyım” der dayaktan kurtulur, hatta onlardan yardım ve ilgi dahi görürmüş.
Bir gün bir mahallede bir grupla karşılaşmış ama bıyıklardan karar vermek imkansız gözüküyormuş. Hemen aklına bir çare gelmiş. Nasıl olsa Turan Feyzioğlu’nun memleketindeyiz, “Güven Partiliyim” derim, kurtulurum diye düşünmüş. Gençler sorunca da böyle cevap vermiş. Gençler biraz düşünmüşler. İçlerinden biri:
-Dövün lan şunu, bu tümden otmuş ya... deyip adama bir güzel sopa atmışlar. Dayak yiyen adam daha sonra polise bilgi verirken:
-Vallaha Güven Partisinin amblemini bilmiyordum, koç olduğunu bilsem, öyle der miydim hiç, diye anlatıyormuş.
MUSTAFA KEMAL VE ALİM EFENDİ (ÇINAR)
Ankara’yı top sesleri sararken birçok müessese Kayseri’ye taşınmış. Ankara’da kalan milletvekillerinden biri de Kayseri milletvekili Müderris Alim Efendi (Çınar) imiş. Alim Efendi, bir gün meclise giderken Mustafa Kemal Paşa ile karşılaşmış. Paşa:
-Babacığım, siz gitmediniz mi?
Alim Efendi:
-Nereye Paşam?
-Kayseri’ye.
-Neden gideyim paşam?
Mustafa Kemal Paşa:
-Düşman geliyor babacığım.
Alim Efendi:
-Paşam, Ankara’ya gelen düşman Kayseri’ye gelmez mi?
Mustafa Kemal Paşa:
-O halde ne yapacaksın?
Alim Efendi, yaşlı başlı ihtiyar adeta kükrer:
-Silahlarımızı çekerek aslan evlatlarımızın arasına katılacak ve son nefesimize kadar düşmana kurşun atıp süngüleyeceğiz onları.
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen görüş ve düşüncelerinizi buraya yazınız.