Annem / Leman Eğinlioğlu

ANNEM
1914, Bozkırın ortasında bir ilçe; Bünyan.
Davullar çalınıyor, seferberlik ilan edilmiş. Geride kalan çocuk yaştaki erkek çocuklar da askere alınacak.
Dedemle anneannem gençler, henüz çocukları olmamış. Aile büyüklerinde acaba çocukları olmuyor mu telaşı. Tavsiye üzerine yakın bir köyde ilaç yaptırılıyor. Bünyan'a dönerken yolda davul seslerini duyuyorlar, ilaç ellerinde kalıyor, dedem o gün askere alınıyor.
Bünyan yakınlarındaki Sarımsaklı Tren İstasyonu Asker Toplama Merkezi günlerce toplanan askerlere ev sahipliği yapıyor. Anneannem bir adım ötede. Hasret büyüyor, dedem bir gece kaçıp Bünyan'a geliyor. Bir kaç gün sonra da trene binip cepheye hareket ediyor. İşte annem bu sırada can buluyor. Davullarla cepheye giden baba Mısır'da geçen 7 yıllık esaretin ardından evine dönüyor. Annem babasını 7 yaşında tanıyor.
Babam annem kadar şanslı değil. Babası askere alındığında 40 günlük bebek, üstelik dönüşünü de göremeyecek. Dedem 1912 Balkan Harbinde şehit düşüyor, naaşı o toprakların artık.
Babama babasından Balkanlardan yollanmış, Osmanlıca ile yazılmış, şiirlerle süslenmiş 1912 tarihli iki mektup kalıyor. Satır aralarında bir kaç aylık bebeğe "Mahdumum Salih Efendi'ye selam ederim" diyen iki mektup.
Annemle babam 1933 yılında yayla komşusu iki ailenin çocukları olarak evlendiriliyorlar. El bebek gül bebek büyütülen annem çok kalabalık bir aileye gelin gidiyor. Babam hiç üzmüyor, ezdirmiyor annemi.
Annem Remziye Uslu hayatta tanıdığım en güçlü kadın. Tam onbir doğum yapmış bir kızı bir erkek çocuğunu bebekken, bir kızını 22 yaşında toprağa vermiş, sekiz kız bir oğlan büyütmüş çok güzel bir kadın. Kızları hep okusun, kendi paralarını kendileri kazansın, kimseye muhtaç olmasın istiyor. İlk kızını 1955 yılında Ankara'ya üniversiteye yollaması bu yüzden. Diğer sekiz çocuk ilkinin peşisıra...
Okuma yazmayı sonradan öğrendi. Bunun en büyük eksiği olduğunu bilirdi. Çocuklar uzakta nasıl haberleşeceksin? İçine mutlaka para sıkıştırdığı mektupları o söyler biz yazardık. Kete, kurabiye, süzme yoğurt ve evde ne varsa doldurduğumuz koliler hazırlardık beraber. Adres belli: "27 Mayıs Kız Talebe Yurdu - Yenişehir ANKARA"
Ömrü boyunca erken kalktı, geç yattı. Gece başını yastığa koyduğunda ertesi gün yapacağı işler hep hazırdı. Hamur tahtası, oklavası, yapacağı işin zoru yoktu. Baklavası, su böreği, tandırda yaptığı ekmekler, dokuduğu halılar, örgüler, danteller onun elinde dünyanın en basit işi gibi görünür, harika sonuçlar verirdi.
Babamı çok sevdi, hep andı ve onu geride bırakıp gitmesine çok ama çok kızdı. Tam 50 sene ablama, 20 sene babama ağladı. Acılarını bir çocuk saflığıyla yaşadı.
Bünyan'ı çok sevdi, evini, bahçesini, Yüce Harmanı çok sevdi. Çocuklarını, torunlarını, armutu, kayısıyı, çilek reçelini çok sevdi. Kiviyi hiç sevmedi, ilk defa gördüğü enginardan korktu.
Herkesi herşeyi sarıp sarmaladı. Öyle güçlü elleri vardıki dünyayı tutabilirdi.
25 Haziran 2014'de "Gidelim, kzım, evimize gidelim, Bünyan'a gidelim akşama kalmayalım, oyalanmadan gidelim" dedi ve uyudu annem. Tam 40 gün uyudu. Çabalarımız annemi uyandırmaya yetmedi. Bir pazartesi öğle vakti babamın ve ablamın yanına gitti. 5 Ağustos sabahı çok özlediği Bünyan'dayd. Bizlere, evine, bahçesine veda vaktiydi artık.
Bugün, bu ılık Kasım günü annemin nüfusa kayıtlı olduğu doğum günü. Oysa anneannem kuzuların kuzuladığı bir zamanda doğdu derdi. Doğum günü anısına O'nu layıkı ile anlatmak istedim, bir mucize ne kadar anlatılabilirse o kadar.
"Beni hiç unutma kızım" demiştin ya o gün sen, söz seni hiç unutmayacağım.
Güle güle annem
Güle güle Molla Bekirlerin prensesi, Salih Uslu'nun güzel eşi,
Güle güle gül yüzlüm, gülen yüzlüm, canıma can katan pamuk bebeğim, Nur içinde yat, huzurla uyu...

Yorumlar