Ürgüp Taşkınpaşa'daki akrabalarımız da "dardar" oynuyorlar

Bünyanlıların Ürgüp'teki akrabaları ile Ürgüp Taşkınpaşa'da bir araya geldik.
BURAYI BÜNYAN ULU CAMİİ SANMAYIN
Emir Mahmud m.1333 yılında Bünyan Ulu Camini yaptırmıştı. Emir Mahmud'un oğlu Taşkın Paşa Bünyan Ulu Camiden 17 yıl sonra Ürgüp Taşkın Paşa Camiini tamamladı. Ta Altan Han'a kadar dayanan Uygur hanedan ailesi, kendi soylarından insanların yaşadığı her coğrafyayı böyle şaheserlerle donatmaya devam ettiler. Biz de Tac-ı Kızıl (Altun Taç) ailesinden gelen ve bizimle birinci derecede akraba olan Esen Kutluğ atanın neslini, Emir Zahireddin Mahmud'un torunlarını, Taşkın Paşa'nın çocuklarını ziyaret ettik, Bünyan Ulu Camiine çok benzeyen Taşkın Paşa Camiinin taşlarına elimizi yüzümüzü sürdük. (Bize her zaman yardımcı olan Süleyman Keskin kardeşime çok teşekkür ediyorum.)
EMİR ZAHİREDDİN MAHMUD'UN OĞLU, ESEN KUTLUĞ'UN TORUNU TAŞKIN PAŞA'NIN KABRİ
Eski adı Damsa olan ve sonrasında Uygur Beylerinden Taşkın Paşa'nın adını alan yerleşim yerinde Taşkın Paşa'nın yaptırdığı ve kendi adını taşıyan cami, medrese (saray da olabilir), mescit, hamam gibi birçok yapı var. Caminin hemen altında da bir hazrenin içinde Taşkın Paşa merhumun kabri bulunuyor. Biz ise Bünyan'da vefat eden Esen Kutluğ'un türbesini hala bulamadık. Emir Mahmud ise İran'da vefat etmişti. Taşkın Paşa'ya dua ederek ecdadımıza rahmet diledik.
Ürgüp'te Taşkın Paşa'nın yaptırdığı Medrese... Taşın Paşa, Bünyan Ulu Camiini yaptıran Emir Zahireddin Mahmut'un oğludur. Bu yapının maalesef kitabesi yerinden söküldüğü için tam bir tarihlendirme yapamıyoruz ama Taşkın Paşa Camiiinin yapımına yakın zamanda yapıldığını düşünebiliriz. (M.1350) Can dostlarım Ahmet ERSOY ve Süleyman KESKİN ile tarihi yapının önündeyiz. Kendilerine kadirşinaslıkları ve gösterdikleri büyük misafirperverlikleri için gönülden teşekkür ederim. İlk kez karşılaşmamıza rağmen sanki yıllardır birbirimizi tanıdığımız hissi uyandıran ruh halimi anlatmam çok zor. Yıllardır görmediğim uzaktaki bir kardeşe kavuşmak gibi bir duygu yaşadım. Allah onlardan razı olsun.
GELELİM "DARDAR" OYUNUNA
Bizim Bünyan'da oynanan ve "dardar" adını verdiğimiz çocuk oyununa, aslında ne çocuk oyunuymuş koca koca adamlar, hanımlar oynarlardı, biz Türkiye'nin hiçbir yerinde rastlamamıştık. Çokça saha taraması yapmamıza rağmen bulamamıştık.
Bu oyunu Mustafa Dilekmen Hocamızın kaleminden nakledecek olursak şöyle oynanıyordu:
"“Dardar” oynayacağın dediler mi bayılırdık. İki büyük (abla) eşleşirler, her birimizi seçerek iki grup oluştururlardı. Oyuncu sayısı sınırsızdı. Ama genelde 5-6 kişilik gruplara ayrılırdık.
Tekerleme söyleyerek kalede kimin bekleyeceğini tespit ederdik. “Dardar” oyunu iki şekilde oynanırdı: “Görmeli” ya da “Yakalamalı”. Herhangi bir yer, bir ağaç, bir elektrik direği kale olurdu. Kalede bekleyecek grup, yüzleri duvara dönük oraya dizilirdi.
Öbür grup “ebe”leriyle birlikte saklanırdı. Kaledeki grubun ebesi saklanarak aramaya başlardı. Ebe kaleden uzaklaştıkça saklananlar gizlice, ebeye görünmeden kaledekilere yaklaşıp sırtlarına vurmaya başlarlar. O anda dayak yiyenler “Dar dar” diye bağırarak ebelerine haber verirler. Ebe, vuranları kovalamaya başlar. Nasıl kararlaştırılmışsa, görmeli ya da yakalamalı… Dayak yiyenlerin ebesi, rakip taraftan birini görür veya birini yakalarsa, bu defa öbür grup kaleyi bekler ve diğerleri saklanır.
Oyun bu şekilde sürüp gider. Bu oyunda çeviklik, atiklik, gizlilik çok önemlidir. Rakibi kalede ne kadar çok tutar ve döversen (bu dövme yalancıktandır) o oranda başarı kazanırsın. Bu oyunun galibi ya da mağlubu olmaz."
Ürgüp'te Temenni Tepesine oturmuş Taşkınpaşa'nın medar- ı iftiharı gençlerle  çaylarımızı yudumlarken aklıma "dardar" oyununu sormak geldi. Nasıl oynandığını anlatmamı istediler. Ben de dilimin döndüğünce anlattım. "Bu oyunun birebir aynısı bizde var" dediler. Sadece adı değişikti. Onlar bu oyuna ÇİFTARAR (çift- arar) adını vermişlerdi. Bu isim de oldukça doğruydu. Çünkü bu oyunda ebe tek kişiden değil iki kişiden oluşurdu. Nihayet bu oyunun Türkiye coğrafyasında oynandığı bir yöreyi bulmuş olduk. Bu yöre Bünyanlıların akrabalarının yaşadığı Ürgüp'ün Taşkınpaşa köyüydü. Bu oyunu da akrabalığımızın bir nişanesi saydık. Birçok dil varlığımızın ortak olduğunu konuşmamız gibi, bu da kültürel bir unsur olarak bizi tarihimize, geçmişimize bağlamış oldu.

Seyit Burhanettin AKBAŞ

Yorumlar