Müdür Baba'nın Paltosu / Seyit Burhanettin Akbaş'ın kaleminden insanı ısıtan hikaye



MÜDÜR BABA’NIN PALTOSU

✍️ Seyit Burhanettin Akbaş
Kış, Erciyes’in eteklerine ağır ağır çökmüştü. Kasaba, uzun süre kalkmayacak beyaz örtüsünü giydiğinde, hayat biraz daha zorlaşıyordu. Çocukların burunları havuç gibi kızarmış, elleri morarmış, ayakları ise buz kesmişti. Annelerinin ördüğü papaklar, kalın atkılar bile Erciyes’ten inen ayaza yetmiyordu.

Ama her sabah, okula ilk varan ve sobayı erkenden yakan bir adam vardı: Müdür Baba. Çocuklarını kapıda karşılayan, onların soğuktan donmuş ellerini avuçlarının içine alıp “termometre” gibi ölçen, eksik öğrenciyi görünce kaygıyla gözlüğünü takıp deftere eğilen adam…

Onun adı Osman’dı ama kasabada herkes ona “Müdür Baba” derdi. Çünkü sadece müdür değildi; aynı zamanda hizmetliydi, bekçiydi, öğretmendi, en önemlisi de bir babaydı.

Genç öğretmene gizli takip

O kış günlerinde okula yeni atanan genç öğretmenin paltosuz gelip gittiğini fark etmişti. Günlerce gözlemledi. Sonunda dayanamadı, odasına çağırdı:

– Evladım, dedi, bu ayazda paltosuz gezilir mi? Allah korusun hasta olursun.

Genç öğretmen mahcup bir tebessümle başını öne eğdi:
– Gencim ben hocam. Kanım kaynıyor. Palto bana yük oluyor.

Müdür Baba, ağır adımlarla dolaba yöneldi. Elinde kırçıl bir paltoyla geri döndü:
– Evladım, senin gururlu olduğunu biliyorum. Annen Gaziantep’te, babanı erken kaybetmişsin. İki kardeşine de sen bakıyorsun. Maaşının çoğunu onlara gönderiyorsun. Lütfen alınma. Bu paltoyu kabul et. Benim içim, senin paltosuz gezmene razı değil.

Genç adam şaşırmıştı. Müdür Baba’nın, kasabadan hiç çıkmayan bu ağırbaşlı adamın hayatına dair her şeyi nasıl bildiğine akıl erdiremedi.

Bir hayatın hikâyesi

Müdür Baba devam etti:
– Ben de bir zamanlar senin gibiydim. Tatvan’ın bir köyüne tayinim çıktığında ne ayakkabım vardı ne palto, ne de eşyam. Köylüler sahip çıktı. Çocuklarını okuttum, Türkçe öğrettim, onları hayata hazırladım. Bugün avukat, mühendis, öğretmen, hatta milletvekili oldular. Bana hâlâ mektuplar yazar, ziyaretime gelirler.

Sonra paltoyu uzattı:
– Bu palto bana hediye edilmişti. Benim zaten vardı. Sakladım, “Kimin kısmetiyse ona veririm” dedim. Demek ki senin kısmetinmiş.

Genç öğretmen, gözleri dolarak paltoyu giydi:
– Hocam, tam da üzerime göreymiş. Yakıştı mı?

Müdür Baba’nın gözleri yaşardı. Yanına gidip alnından öptü:
– Evladım, hem de nasıl yakıştı!

Ve omzuna dokundu:
– Unutma, önce insan… Nice Mehmet’leri, Ayşe’leri siz yetiştireceksiniz. Bu paltonun seni sardığı gibi, siz de çocukları sarın.

Genç öğretmenin dudaklarından ise şu sözler döküldü:
– İlk defa bugün gerçek manada öğretmen oldum hocam… Sağ olun.


---



Yorumlar