Seyyid Burhaneddin Hazretlerinin Kayseri’ye Gelişi: Moğol İstilasının Yaralarını Sarmaya Yönelik Manevî Bir Misyon


---

Seyyid Burhaneddin Hazretlerinin Kayseri’ye Gelişi: Moğol İstilasının Yaralarını Sarmaya Yönelik Manevî Bir Misyon

Seyyid Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizî Hazretlerinin Kayseri’ye neden geldiklerine dair klasik kaynaklarda açık bir bilgi bulunmamaktadır. Mevlevî menâkıbnâmelerinde, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile Seyyid Burhaneddin arasında geçen bir konuşmada, Şems-i Tebrîzî’nin Konya’ya geleceğini fark eden Seyyid Hazretlerinin bu gelişe hazırlık maksadıyla şehirden ayrıldığına dair rivayetler yer alır. Ancak bu anlatı, onun Kayseri’ye yönelişinin gerekçesini açıklamakta yetersizdir.

Bu nedenle Seyyid Hazretlerinin Kayseri’ye geldiği dönemin siyasî, sosyal ve askerî atmosferine bakmak gerekir. Zira XIII. yüzyılın ortalarında Kayseri, tarihinin en ağır felaketlerinden biriyle karşı karşıyaydı: Moğol istilası ve büyük Türkmen kırımı.


---

Moğol İstilası ve Selçuklu Devleti’nin Krizi

XIII. yüzyıl boyunca Selçuklu Devletinde Türkmen unsurlar arasında süregelen iktidar mücadeleleri devleti zayıflatmış, iç karışıklıklar toplumsal çözülmeyi hızlandırmıştır. Bu süreçte 1239 Babailer İsyanı’nın doğurduğu otorite boşluğu da Orta Anadolu’yu savunmasız hâle getirmiştir.

Moğolların 1239’da Kars üzerinden Anadolu’ya sızması, felaketin başlangıcıdır. 1242’de Erzurum’da Baycu Noyan’ın 30 bin kişilik ordusuyla gerçekleştirdiği yağma ve katliam, istilanın hangi boyutlara ulaşacağını göstermiştir.

1243 Kösedağ Savaşı ise Anadolu Selçuklu Devleti için bir dönüm noktasıdır. II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in savaş meydanını erkenden terk etmesi üzerine büyük Selçuklu Ordusu liderlikten mahrum kalmış ve dağılmıştır. Moğollar, Selçuklu cephesinden bir hile beklediklerinden ordugâha ancak iki gün sonra girebilmişlerdir.


---

Kayseri’nin Düşüşü ve Büyük Katliam

Sivas’tan sonra Kayseri’ye yönelen Moğol ordusu, önce kırsal mahalleleri yağmaladı. Emir Kaymaz ve şehrin sübaşısı Fahreddin Ayaz’ın komutasındaki halk, surları güçlendirerek kaleyi müdafaa etmeye çalıştı. Ancak içerden gelen ihanetler savunmayı çökertti:

İğdişbaşı Hajuk oğlu Hüsam’ın gizli bilgileri Baycu Noyan’a iletmesi,

Ardından sübaşı Fahreddin Ayaz’ın Moğollara sığınması,


kalenin düşmesini hızlandırdı.

Moğollar, teslim aldıkları askerleri zincirleyip Meşhed Ovası’na götürerek toplu katliama tabi tuttular. Kadim tarihçiler bu felaketin boyutlarını şöyle anlatırlar:

İbn Bibi: “Şehirde nefes alan bir fert bırakmadılar.”

Aksarâyî: “Bu felaketin nesiller üzerinde sarsıntısı asırlarca sürdü.”

Müneccimbaşı: “Kayseri vahşi hayvanların meskeni hâline geldi.”

Halit Erkiletlioğlu: “Yarım milyona yakın insan kılıçtan geçirildi.”


Bu anlatılar Kayseri’nin XIII. yüzyılda nasıl bir yıkıma uğradığını gözler önüne serer.


---

Seyyid Burhaneddin’in Gelişi: Manevî Bir Yaraları Sarma Misyonu

Bazı kaynaklar, Seyyid Burhaneddin Hazretlerinin Kayseri’ye gelişini, Moğolların Meşhed Ovası’nda Türkmenleri katlettikleri günlere denk getirmektedir. Rivayete göre Seyyid Hazretleri, katliamın yaşandığı ovadan geçerek şehre varmış, Kayseri'nin harap hâlini bizzat müşahede etmiştir.

Bu tarihî bağlam, onun Kayseri’ye geliş amacına dair güçlü bir yorum zemini sunmaktadır:

Seyyid Burhaneddin’in Kayseri’ye gelişi, Moğol istilasıyla sarsılan şehrin manevî yaralarını sarmak, toplumsal düzeni yeniden tesis etmek ve halkın moral gücünü toparlamak içindir.

Dönemin ağır şartları düşünüldüğünde, Seyyid Hazretlerinin Kayseri’de sekiz yıl boyunca irşad faaliyetlerini sürdürmesi; şehrin ona neden ihtiyaç duyduğunu, onun da neden bu şehre yöneldiğini anlamlı kılar.


---

Sonuç: Tarihî Kırılma Anında Manevî Bir Rehber

Klasik kaynaklarda doğrudan bir gerekçe bulunmasa da, olayların kronolojisi ve Kayseri’nin içinde bulunduğu ağır durum dikkate alındığında şu sonuç kuvvetle ortaya çıkmaktadır:

Seyyid Burhaneddin Hazretleri, Moğol istilasının yıktığı Kayseri’ye, toplumu yeniden ayağa kaldırmak, halkın moral-manevî direncini güçlendirmek ve şehrin ruhunu ihya etmek üzere gelmiştir.

Kayseri’nin tasavvuf tarihinde önemli bir merkez hâline gelmesinde, onun bu zor dönemde üstlendiği misyonun büyük payı vardır.



Yorumlar