Bünyan'ın Yaylaları ve Davar Yatakları 1 (Mehmet Sıtkı Işıtır)


Bizler on- on iki yaşlarındayken Bünyan'ın güneyinde ve güney batısında navrız, çiğdem toplamaya giderdik. Baharın sıcak günleri yalın ayak, dizlerimiz sıvalı,, elimizde kazkılıç, cebimizde birer ekmek, Karaören'den geçer, Mercimek dağına varırdık. Orada bir koyun ağalı var. Kemer taş ile yapılmış. Yanında kuzular için yapılmış, kuzuların yattığı kölen var. Ağılın yanlarından, tepelerden navrız, çiğdem toplardık.
Davarcı obası koyunlarıyla gelir, kopyunlarını sağarlar; kimisi süt sağar, kimisi ağız sağarlar. Kuzuları kölende bırakırlar ve kuzu koyuna kavuşur. Koyunlar meler, kuzular meler... Kuzular analarını ararlar, koyunlar da kuzularını... Bir meleme başlar. O sesin zevkine doyum olmaz. Çok hoş olur.
Navrız, çiğdem toplayan biz çocuklar, koyunun kuzunun sesini duyar, ağılın yanına varırız. Kuzuların emiştiğine bakarız. Emişten sonra da kuzuyu koyundan ayırt ederler. Biz de yardım ederiz. Süt çiğ olur. Bir tasa dolar. Bir tutam kuru ot getirip sütü süzerler. Ekmek doğrayıp altı kişi, üç kaşıkla sütü gülüşe gülüşe yeriz. Yarabbi şükür der, kalkarız. Topladığımız navrızlardan ikişer üçer tane koyun sahiplerine veririz.
(Devam edecek)

Yorumlar