GEÇMİŞ ZAMAN BÜNYAN


SALİH ALTINTOP’TAN ELMA YOLMA ANISI

Çocukluğumuzda Bünyan Cami-i Kebir mahallesinde ikamet ettiğimiz zamanlarda, ben Salih Altıntop, Sadettin Bozkurt, Uğur Paksoy henüz on yaşlarındayız. Mahallede çocuk oyunları oynarken arkadaşımız Sadettin Bozkurt :
-Haydin Reislerin bahçesine elma yolmaya gidelim.  Der.
Elma deyince  ağzımızın suyu akmaya başlar. Çünkü Bünyan’da pek az bahçede elma armut bulunmaktadır.
Oyunu yarıda bırakıp Reislerin elma bahçesinin yanına yaklaştık, bahçe içerisini kolaçan ettik, kimsecikler yok. Daha da garantiye almak için bahçe duvarının dibinde saklana saklana bahçe içerisine iyice baktık. Bahçe sahibinin olmadığına kanaat getirdik.
Elma bahçesi epeyce büyük ve içeri de  çeşit çeşit elma ağaçları var ki dalları yer doğru elma yükünden eğilmişti. Sarı elma, kırmızı elma v.s. Gözümüzün beğendiğini kopartıp, pantolon kemerini de sıkıca bağlayarak, gömleğimizin içini elmalarla doldurduk. Her birimizin gömleğinin içerisinde neredeyse en az  beşer kilo elma var.
Ören bayırından bakıldığı zaman elma bahçesi ayna gibi görülürdü. Bahçe sahibinin oğulları Ayhan Turan, Gayhan Turan yaşça bizlerden büyükler ve uzaktan öyle bir bağırma sesi duyuluyor ki
-Elmayı yolmayın, kaçmayın geliyoruz, diye bağırıyorlar.
Bahçeden öyle bir kaçış yaptık ki, karşımıza sırıngaç tepesi geldi. Bu tepe çok dil ve tepeye çıkıncaya kadar dalağımız şişti ve kalbimizin çarpış gümbürtüsünü kulağımızla net bir şekilde duyuyoruz.  Bahçe sahibinin çocuklarıysa tepenin dibine kadar bizi kovaladılar ama bayırı çıkmaya gözleri yemedi ki orada bir müddet durdular ve geri dönüp gittiler.  Eğer bize doğru gelseler bizi yakalarlardı. Çünkü artık bizde takat, dizlerimizde de derman kalmamıştı.  Nefesimizi almaya bile zorlanıyorduk.
Sırıngaç tepesinde bir müddet dinlendikten sonra, oradan kalkıp Hacatlar'ın, kayanın önünde bir tarla vardı. Buraya mahalle çiftçileri harman döker, harmanla uğraşılırdı. Sadettin Bozkurt’unda harmanı vardı. Harman tığının yan tarafından biraz saman eşeledi ve yolduğu tüm elmaları oraya koydu ve üzerini samanla örtüp sakladı.
Ben Salih Altıntop ve Uğur Paksoy’da, Salih Altıntopların bahçesine vardık, fasulye yapraklarının altına ayrı ayrı elmaları sakladık.
-Eh elma artık bizim kesede keklik, deyip bahçeden ayrılıp  mahlemize gelip tekrar bıraktığımız yerden oyuna başlayıp, oyuna o kadar adepte olduk ki Sadettin Bozkurt’un aramızdan ayrıldığını fark etmedik.
Bir gün sonra ben ve Uğur Paksoy’la beraber sakladığımız elmaları almaya gittiğimizde elmaların yerinde yellerin estiğini gördük, çok üzüldük. Tekrar mahalleye vardık.  Arkadaşımız Sadettin Bozkurt o kadar kurnaz, o kadar kurnaz ki, şeytana pabucunu ters giydirir. Tilki yanında çok savak kalır. Meğerse bir gün önce, bizim gözümüzü saptırıp gitmiş fasulye yapraklarının altına sakladığımız elmaların hepsini alıp, götürür kendi harmanlarında ki tığı açarak kendi elmasının yanına koymuş. Sadettin Bozkurt'a,
-Elmaları sen mi aldın? Diye sorduğumuzda
-Ey enayiler, savaklar sakladığınız elmaları ben aldım, benim elmaların yanına koydum, oradan da elmaları alıp başka yere sakladım, dedi.  Bizde böyle maceralı elma yolduk  afiyetle yeriz diye sevinip dururken,  o gün sevincimiz kursağımızda kaldı.

Yorumlar