Tac-ı Kızıl Ailesi / Dilber İlimli
USUL
(Bu bilgiler Dilber İlimli Usul
hanımın İlhanlı Döneminde Uygurlar isimli doktora tezinden alınmıştır. Konya,
2016)
İlhanlı
döneminde (1356-1335) yaşamış Tac-ı Kızıl Ailesi’nin ismi kaynaklarda sıklıkla
geçmesine rağmen ailenin şeceresi tam ve net olarak ortaya konulamamıştır.
Kaynaklar, ailenin İlhanlı sarayındaki yeri ve önemi hakkında bilgi verirken
Memâlik-i Rum’da yaşadıkları yerler ve sahip oldukları topraklardan da
bahseder. Nüfuzlu aynı zamanda da etkili ve önemli bir aile olduğu anlaşılan
Tac-ı Kızıl Ailesi, ne var ki tarih sayfalarında haklı yerini alamamıştır.
Çalışmanın ortaya koyduğu en önemli başlıklardan birisi olan Tac-ı Kızıl
Ailesi’nin tarihi çok daha öncelere dayandırılabilinir. Şöyleki: “Amasya
hükümdarı Sultan Mesud Hanı sani Amasya’da hal-ü akd-i umura mübaşeret iderek
meşahir-i ümeradan “Tâc-i Kızıl” dimekle meşhur Taceddin İbrahim Beg’i Tokat
emâretine nasb eyledi.”804 açıklaması ailenin İlhanlı Deveti’nden başka Türkiye
Selçukluları’yla da siyasî bir ilişki içinde olduğunu gösterir. Tac-ı Kızıl
Ailesi’nin Anadolu’daki varlığına ve etkinliğine dair detaylı ve net bilgiler
veren en güvenilir kaynak Hüseyin Hüsameddin’in “Amasya Tarihi” olup bu
konudaki diğer kaynaklar eksiklerin tamamlayıcısı ve destekleyicisidirler.
2.4.16.1. Esen (İsen) Kutlug
Tac-ı Kızıl
Ailesinin bir mensubu olan Esen (İsen) Kutlug, İlhanlı Devleti’nin son
hükümdarı Ebu Said Bahadır Han (1316-1335) tarafından Anadolu valiliği ile
taltif edilmiş bir Uygur beyidir. Kâşânî, Tac-ı Kızıl Ailesinin şeceresini
“yedinci sırada Altan Han oğlu Tosbuka oğlu Gunschik oğlu Sunkur oğlu Kılıç
oğlu Tuğrul oğlu Tarim oğlu Sina oğlu Zeki oğlu adaletli hüsrev büyük emir
Muizzu’d-din Esen (İsen) Kutlug’tur.” diye verirken Emir Esen Kutlug’dan da
övgüyle şöyle bahseder. Bu emir, görüş, akıl, güç, görkem, kültür, yeterlilik,
dirayet ve övülmüş ahlâkı ile akranlarından ve benzerlerinden öncelik topunu
ilerilik çevganı ile kapmıştır.”805 Hâfız Âbrû ise ailenin şeceresini “Altan
Han oğlu Tağar Sabuka oğlu Güncşik oğlu Senkur oğlu Kılıç oğlu Kutluğ oğlu
Tarım oğlu Senta oğlu Zengi oğlu Esen Kutlug”806 şeklinde sıralamaktadır. Kişiliği
ve özel hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Emir Esen Kutlug için Kaşânî,
“Hace Asilü’d-din’in musahibi”* 807diye de bahsetmektedir. Emir Esen Kutlug’un
ismi, ilk defa Olcaytu Han (1304-1316) döneminde geçer ancak O’nun daha önce
İlhanlı sarayında görev almış olduğu Kâşânî ve Reşideddin’in vermiş olduğu
bilgilerden anlaşılmaktadır. “Olcaytu Han’ın Horasan valiliği sırasında Gazan
Han (1295-1304), 11 Şevval 703/17 Mayıs 1304 yılında Pazar günü Rey ile Kazvin
arasında bulunan Bişkil Derre mevkiînde vefat etti.”808 “Emir Esen Kutlug,
Geyhatu’nun oğlu prens Alafrang’ın hükümdar olma niyetini öğrenince derhal
duruma müdahele etti ve İlhanlı Devleti’nin en muteber ve kudretli emirlerinin
de desteğini alarak Mazenderan’a yürüdü 18 Şevval 703/24 Mayıs 1304 günü
Semelga civarında Alafreng’in işini bitirdiler.”809 Howorth, “Horasan’da
düşmanların işinden yana rahata erip gönlünden tasayı uzaklaştırınca İlhanlı
sarayının güçlü isimleriyle beraber Tebriz’e doğru hareket eden ve orada
bulunan emirler içinde Emir Esen (İsen) Kutlug da vardı.”810 diyerek Kâşânî ile
aynı bilgileri paylaşır ve “Onun (Olcaytu Han) tahta çıkışında Emir Esen
Kutlug, tahtın sağ tarafında yer alan emirler arasındaydı. ”811 diye devam
eder. Hâfız Âbrû da “Olcaytu Han, etrafında Uygur emirleri hiç eksik etmiyordu.
Birgün Sultan Olcaytu, oturmuştu ve dinleniyordu. Devlet emirleri ve erkânları
hazır bulunuyordu. Emir Esen Kutlug ve diğer büyük emirler ve vezirler,
kendileri hakkında şimdiye kadar yapmış oldukları işlerden bahsettiler.”812
diye daha sonraki gelişmelerden haberdâr eder. Dönemin kaynakları, “Gilan
ormanlarının fethedilemeyeceği bilgisinin Olcaytu Han’a ulaşmasından sonra
hükümdar 13 Şevval 706/13 Nisan 1307 Pazartesi günü 807 *“Musahibi” sohbet,
arkadaşlık eden (kimse). Tatlı konuşmaları ile büyüklerin, özellikle
padişahların güzel zaman geçirmelerini sağlamakla görevli kimselere verilen
san. Gilan’ı fethetmek amacıyla yola çıktığını...813 Emir Esen Kutlug ve
Sutay’ın Gilan ülkesinin hükümdarı Nev Padişahı’nın taht ve tacının bulunduğu Cehar
Tak’ı yağmaladıklarını, Lahican sınırlarına ve muzafatına saldırıp talan
ettiklerini yakıp yıkmaktan, söküp atmaktan, batırıp çıkarmaktan, esir alıp
vurmaktan bir an olsun geri durmadıklarından… 814 detaylı olarak bahsederler.
Bunun üzerine Esen Kutlug’un kılavuzluğu ve Vezir Saadeddin Saveci’nin
aracılığı ile kendisini (Nev Padişah), yüce Sultan’ın (Olcaytu Han) huzuruna
arz etmiştir.815 Gilan hükümdarı kılıcı ile gitmiş ve Olcaytu Han’ın
merhametini içeren bağışlanma sayfasını General Esen Kutlug ve Vezir
Reşidüddin’den almıştır.816 Bu olaydan sonra “adil hüsrev Esen (İsen) Kutlug,
15 Safer 707/16 Ağustos 1307 Çarşamba günü Hemedan şehrini gezmek üzere atına
atladı. Bir hafta eğlenip zevkle gezdikten sonra 24 Safer707/25 Ağustos 1307’de
Hemedan’dan Sultaniyye’ye geldiğini…817 Kâşânî, bildirir. İlhanlı Devleti’nin
dış politikalarından biri olan Memlûklarla mücadele Olcaytu Han zamanında da
devam etmiştir. Kaynaklarda Moğol askerleri, Aladağ civarında toplandılar.
Sultan Olcaytu Han, Emir Çoban’ın öncü olarak gitmesini istemiş, kendisi de 712
Cumadelahir başlarında (Ekim 1312) Sultaniye darü’l-mülk’ünden Keşşaf ve Şam
diyarına hareket etmiştir. Emir-i Kebir Esen Kutlug, Sultan’ın ardından yola
koyulmuştu. Rahbe kalesinin 13 Şubat 1313 yılında ele geçirilmesinde818 görev
alan Emir Esen Kutlug Olcaytu Han Sultaniyye’ye döndükten sonra 713/1313 yılı
baharında Emîr Çoban ile beraber Sultâniyye’den kışlak olan Mâzenderân’a
gitti.”819 diye anlatır. Olcaytu Sultan, oğlu Ebu Said’i bu yılın başlarında
(Muharrem 715/Nisan 1315) dünya şehzadesi, afetler dehlizi, korku balyozunun
örsü olan Horasan ve Mazenderan tarafını muhafaza etmek üzere büyük bir orduyla
o bölgeye atadı. Canının dilediği, akrabası ya da yakını olan her emiri, veziri
ve oğlu şehzadenin kutlu rikabı yanısıra yola çıkardı.820 Uygur Emir Sevinç
Aka’yı da şehzadeye atabeg tayin ederek maiyetine birçok emir verdi.821 Atabeg
Emir Sevinç, Ebu Said’in emirü’l-ümeralığına nasbedildi. Onun yanında Emir Esen
Kutlug, oğlu Tükent ve Rüstem’in oğlu Mulay ile beraber tayin işlerinden
sorumlu divan tusamişliğine atandılar.822 Emir Esen Kutlug ve oğlu Tükent’in
aynı zamanda, aynı idarî kademede yer almaları Uygurların etkinliğini ve
önemini bir kez daha ortaya koyarken İlhanlı sarayında ailecek görev alan
Uygurlara da bir örnek teşkil etmektedirler. Cemaziyelahir 715/Eylül 1315
yılında ise Emir Esen Kutlug ve Hace Reşidü’d-devle, Mazenderan kışlağında
büyük bir ordunun başında823 Horasan’da bulunmakta idiler.824 Emir Esen Kutlug
Ebu Said Bahadır Han (1316-1335)’ın saltanatı döneminde de etkinliğini devam
ettirmiştir. Vassaf’a göre “Olcaytu, küpelerini, mühür, yüzük ve veliahtlık
fermanını bir beze sararak Ebu Said’in tahta geçirilmesi için Esen Kutlug’a
vermiş, Emir Çoban’a da Ebu Said’i emanet etmiştir.”825 Howorth’a göre de
“Olcaytu, halefi olarak Ebu Said’i atamış ve Reşidüddin’i vezir olarak
imparatorluğu idare etmeye aday göstermişti. Esen Kutlug’u da onun (Reşidüddin)
işlerinin uygulayıcısı yapmıştır.”826 Kaşânî’nin “büyük emirler Pulad Çinsang
ve onun ailesinden Esen (İsen) Kutlug’un huzurunda Reşidüddin’e…”827 ifadesi
Howorth’un açıklamasını desteklerken Emir Esen Kutlug’un Reşideddin’in emir ve
himayesinde olduğu anlaşılmaktadır. Her iki kaynağa göre de Emir Esen Kutlug,
idarî makamdadır. Ebu Said Bahadır Han, Sultaniyye’de kurultay sonunda Safer
716/Nisan-Mayıs 1317 yılında tahta çıkmış828 Emir Çoban’ın oğlu Demirtaş Noyanı
Anadolu valiliğine, Emir Esen Kutlug ise Emir Yesavul’un yerine Horasan
valiliğine atamıştır.829 Emir Esen Kutlug’un Horasan’a gönderilmesinin temel
sebebi Yesavur meselesi ve dolayısıyla da bu meselenin çözülmesi idi. Hâfız
Âbrû, “Olcaytu Han ölünce (1316) Yesavur Horasan’ı Begtut’la beraber ele
geçirmek istedi. Yasavul, Çağatay Hanlığı için Kebek ile mücadele ediyordu.830
Kebek, ağabeyi Esen-Buka’nın 1319 yılında ölümü sonrası Çağatay hanı olunca
Yesavur İlhanlı’ya iltica etmek mecburiyetinde kaldı. Yesavur ve Begtut,
İlhanlı’nın bölgedeki valisi Yasavul’u ortadan kaldırmak için işbirliği yaptılar.
Ama bu arada Yasavul, Yesavur’dan kızını istemişti. Bu kız Emir Esen Kutlug’un
kızı ve Yesavur’un yeğeniydi.”831 Dolayısıyla Yesavur, Emir Esen Kutlug’un ya
kardeşidir ya da eşinin kardeşidir. Begtut da bu kız ile evlenmek istiyordu.832
Sonuçta “Bu kız için toplanacak başlık parası halktan vergi alınımını artırması
sebebiyle halk, Yasavul’dan nefret etti. Yasavul, Yesavur’un ordugâhına
giderken Beğtut’un ordugâhına uğradığı esnada kızdan dolayı husumet oluşması
sonrası yakalandı. Yasavul, Herat’ta iki günlük mesafede Karasu kenarında 10
Zilhicce 716/23 Şubat 1317’de bir ok ile öldürüldü.”833 Dönemin kaynakları bu
olaydan sonra “Sultan Ebu Said Bahadır Han Horasan’da meydana gelen isyanı
bastırmak için 10 Muharrem 717/25 Mart 1317 yılında Emir Esen Kutlug (Qutlugh)’u Horasan’a
göndermişti.”834 diye bahsederler. Emir Esen Kutlug, Horasan’a vardığında Emir
Begtut, Şehzade Yesavur (Yisaur) adına ona (Esen Kutlug) gitti. Emir Esen
Kutlug, beklentinin aksine Begtut’un adamlarına ilgi gösterdi ve onlara:
“Horasan’ın bütün emirleri onun (Ebu Said Han’ın) itaati altına sokulmalıdır.”
dedi. Şehzade Yesavur, Emir Esen Kutlug’a “Ebu Said’e itaat ettiğini ilan eden”
bir mektup gönderdi.835 İçindeki saf kalpli görünüşlü bu Moğol, Sultaniye’ye
döndü. Kaynaklar, aynı dönemde yaşamış ve birbirlerini yakından tanıyan Emir
Sevinç Aka, Reşideddin ve Emir Esen Kutlug’un ölümleri hakkında net bilgi
verirler. Emir Çoban, Emir Sevinç Aka’nın ölmesi üzerine Reşidüddin’in tekrar
vezirliğe gelmesini isteyince Reşidüddin bunu kabul etti. Taceddin Ali Şah, bu
duruma son derece bozuldu. Reşidüddin’in katledilmesi için entrikalar çevirdi.
Yaşlı vezirin tutuklanmasının sebebi ise Olcaytu Han’ın zehirlenerek
öldürülmesinden dolayı kendisine diğer etkili bir vezir Taceddin Ali Şah
tarafından kurulan bir oldu-bittiye kurban edilmesi idi. 16 Recep 718/13 Eylül
1318 tarihinde bu kıymetli devlet ve ilim adamı katledildi ve cenazesi kendi
yaptırdığı türbeye defnedildi.836 Reşidüddin’in öldürülmesinden bir müddet
sonra Ebu Said Han’ın emri ile Arran için yola çıkan Emir Esen Kutlug, Şaban
718/EylülEkim 1318 yolda aniden vefat etti.837 Sevinç Aka’nın şüpheli ölümünün
ardından hamisi olduğu Reşideddin ve kendisi gibi Uygur olması kuvvetle
muhtemel Emir Esen Kutlug’un ölümlerinin arka arkaya olması oldukça dikkat
çekici ve önemli bir ayrıntıdır. Howorh, bu ölümü şüpheli bulur. Reşidüddin’in
idam edilmesinden birkaç gün sonra İsen Kutlug Horasan’dan geldi. Kızgın bir
şekilde amirlere sitem etti ve yaşlı bir adamın öldürülmesinden nasıl yarar
umduklarını sordu. Sevinç'in şüpheli ölümüne benzer görünen bir şekilde İsen
Kutlug öldü. Bkz. Howorth, a.g.e., C.III, s.589. 179 Uygur şahısların çoğunluğu
tek zevcelidir.838 Başka eşleri varsa da kayıtlarda geçmemektedir. Emir
Akbuka’nın kızı, adil ve akıllı -Tanrı, adaletini ve cömertliğini artırsın-
Emir Esen (İsen) Kutlug ile 14 Rebiülahir 708/01 Ekim 1308 Salı günü
evlendi.839 Bu evlilikten Zahireddin Mahmud, Aymelik, Surğan ve Mesud bir de
hakkında fazla bilgi bulunmayan Tükent840 adında bir oğlunun olduğu
bilinmektedir. Kaynaklarda erkek çocukları, siyasî veya askerî başarıları
sebebiyle bilinirken kız çocuklarının isimleri genel olarak siyasî evlilikler
sebebiyle geçmektedir. Tac-ı Kızıl Ailesine ait günümüze kadar gelebilmiş
birçok eser vardır. 1329 yılında İlhanlı Devleti’nin Anadolu orduları
kumandanlığına tayin edilen Emir Esen Kutlug’un ailesinin ismine binaen bir
mahalle XVI. asır kayıtlarında geçmektedir.841 Bu bilgiyi destekleyen
Başbakanlık arşivinde 1520 tarihli Karaman ve Rum vilayetlerine ait İcmâl
defterinin 220. sayfasında Kayseri’de “Tac-ı Kızıl Mescidi” isimli bir mescid
kayıtlıdır842 ki Kayseri’de adı geçen “Taceddin Mahallesi”’nin bu aileye ait
olması kuvvetle muhtemeldir. Burada mescidden başka bir camiî ve onun hemen
yanıbaşında orijinaline sadık kalınarak onarılmış bir türbe de bulunmaktadır.
Tac-ı Kızıl Ailesi, günümüz Kayseri’sinde “Tacettinoğulları” adıyla devam
etmektedir.
2.4.16.2. Mahmud Esen Kutlug
Esen Kutlug
ve ailesinin adı, çoğunlukla Emir Çoban’la geçmektedir. Bu durum, aralarında
iyi bir ilişki hatta özel bir bağın olduğunu gösterirken Emir Esen Kutlug’un
Emir Çoban’la birlikte Anadolu’ya gelmiş olma ihtimâlini de
kuvvetlendirmektedir. Nitekim oğlu Zahireddin Mahmud Esen Kutlug’un ismi, ilk
kez Kurumişi İsyanı’nda Emir Çoban’la birlikte geçmektedir. Emir Çoban’ın
Kurumişi İsyanını bastırmasında yanında yer alan emirler, Uygur Sevinç Aka’nın
kardeşi Ögrünç (Ekrenç) ve Emir Mahmud’du. 843 Burada adı geçen Mahmud’un Uygur
Esen Kutlug’un oğlu Zahireddin Mahmud Esen Kutlug olması kuvvete muhtemeldir.
İsyancılar, Rebiülahir 719/MayısHaziran 1319’da Zencan Nehri kıyısında
yakalanmışlardır.844 Ebu Said Bahadır Han (1316-1335) döneminde görevde olan
Emir Sevinç Aka ve Emir Zahireddin Mahmud Esen Kutlug’un aynı cenahta ve aynı
kişi için savaşmaları, Uygurlar arasında sıkı bir dayanışmanın olduğunu
göstermektedir. Emir Çoban’ın Memâlik-i Rum’da yaşayan Naz Hatun’un mülkleri
üzerinde oluşan zorla el koyma hadisesinden dolayı 1323 yılında halktan bir
haykırış ortaya çıkmıştı. Emir Esen Kutlug (ki oğlu Zahireddin Mahmud olmalı),
Hoca Raşhid, Emir Çoban’a başka iddialardan sakınmayı tavsiye ettiler. 845
Handemir’in burada verdiği bilgide dikkat edilmesi gereken önemli bir husus
vardır. Dönemin kaynaklarında Zahireddin Mahmud genellikle babasının adı Esen
Kutlug ile anılmaktadır. Bu durum, baba-oğulun karıştırılmasına sebep
olmaktadır. Oysaki babası Emir Esen Kutlug’un Şaban 718/Eylül-Ekim 1318’de
Reşideddin’in katlettirilmesinden hemen sonra öldüğü veya öldürüldüğü daha
önceki konu başlığında verilmiştir. Ebu Said Bahadır Han döneminin siyasî
olaylarından İlhanlı-Çağatay mücadeleri kadar İlhanlı ile Çobanoğulları
arasındaki toprak ve iktidar kavgaları da bir o kadar önemlidir. “Ebu Said
Bahadır Han, Horasan birliklerinin güçsüzlüğü sebebiyle Horasan’ın Çağatay
Moğolları tarafından tekrar istilâsından korkuyordu. Bu arada Emir Çoban’ın
İlhanlı sarayında etkinliği de artmaya başlamıştı. Emir Çoban, kışın sonuna
doğru Çağatay hanı Duva’nın oğlu Tarmaşirin’in Gazne ve Kandahar’a sefer düzenlediğini
öğrenince yanına Uygur Öğrünç (Ekrenj/Okrunj) ve Uygur Esen Kutlug (Kutlugh)’u
alarak 727/1327 Horasan’a doğru yola çıktı”. 846 diye dönemin kaynakları bahsederken
“Horasan seferi sırasında Emir Çoban’ın yerine bıraktığı oğlu Dimaşk Hoca’nın
saraydaki umursamaz ve rahat tavırları, İlhanlılar ile Çobanoğulları arasındaki
gerginliği daha da artırmıştı. Bu durumdan rahatsız olan Ebu Said Han, Dimaşk
Hoca’yı katlettirdi. Emir Çoban, intikam almak için Ağustos-Eylül 1327 yılında
Ebu Said Han’a karşı isyan edince Ebu Said Han, gittikçe güçlenen Emir Çoban'ı
ve ailesini yok etme gerekliliğini hissetti. Emir Çoban’ın yanında iki Uygur
emir vardı. Bunlar, aynı zamanda Emir Çoban ve aile fertlerinin öldürülmesi
için divandan kendilerine gizlice mektuplar gönderilmesine dair karar verilen
emirlerdendi. Emir Çoban’ın Horasan’da maiyetinde görev yapan emirleri arasında
Sevinç Aka’nın kardeşi Öğrünç ve Esen Kutlug”847’un Emir Çoban’a karşı Ebu Said
Bahadır Han’a yardımcı olan emirler olması ihtimâl dâhilindedir. Hâfız Âbrû,
bundan sonraki gelişmeleri “sıranın kendisine geldiğini hisseden Emir Çoban
yanında bulunan Uygur emirler dâhil hepsinden bağlılık yemini aldı.”848 “Emirlerinden
Sevinç Aka’nın kardeşi Öğrünç ve Mahmud Esen Kutlug ona (Emir Çoban) uzlaşmayla
sadık kaldılar. Emir Çoban’a bağlananlar ve bağlı olanlar ıssız bir yere
getirildiler. Bunlar, düşman ordusunun yakınlığının korkusundan (vehminden,
tedirginliğinden) eğer normal yoldan giderlerse arkadan gelsinler düşüncesiyle
bırakıldılar. Emir Öğrünç ve Emir Mahmud, onlarla birlikte kaldılar ama daha
sonra bu iki emir, çoğunluk ordu tarafına gittiler. Bağlı olanlar ve emirler de
Emir Çoban’dan yüz çevirdiler. Herkes kendi kafasına göre bir tarafa gitti.
Emir Öğrünç ve Emir Mahmud Ebu Said Han’ın yanına geldiler.849 diye anlatır.
Bunun üzerine “askerlerin büyük bir kısmı da Sultan Ebu Said Han’a geçtiler.
Emir Çoban, tarafından bırakılan iki General Öğrünç ve Mahmud Esen Kutlug, bir
süre sonra onu (Emir Çoban) padişaha göndermek ve teslim etmek fikrini daha
akıllıca buldular. Ancak buna gerek kalmadan Emir Çoban, Herat Meliki
Gıyaseddin tarafından yakalanıp, boğularak öldürüldü. Çoban’ın öldüğünü
kanıtlayan iki tırnaklı başparmağı ise Ebu Said Han tarafından Pazar kapısının
üzerine astırıldı ve teşhir edildi.”850 Bu sırada Anadolu valisi olan oğlu
Çobanoğlu Timurtaş ise hem kardeşi Dımaşk Hoca’nın hem de babası Emir Çoban’ın
arka arkaya Ebu Said Bahadır Han tarafından öldürülmesinden dolayı kendi
hayatından endişe ederek malını-mülkünü, eşini ve çocuklarını Emir Eretna’ya
bırakarak Şam emirine sığındığını kaynaklar bildirmektedir. Memâlik-i Rum
(Anadolu) valisi olarak Konya’da bulunan Çobanoğlu Timurtaş’ın Abid Çelebi ile
arasında bir husumet vardı. Bu sebeple Timurtaş, onun Konya’dan
uzaklaştırılmasını Emir Eretna’dan istemiştir. Ahmed Eflâkî, “Timurtaş
hazretleri, beylerbeyi Emir Eretna Bey’e işaret edip Çelebi’nin Konya’da
kalmamasını sağlamak için onu elçilik göreviyle uç beylerine gönderilmesini ve
bu beyleri Timurtaş’ın uyruğuna girmeye teşvik etmesini uygun buldu. Abid
Çelebi, bu hizmeti kabul etmek istemedi. Eflâkî’yi Eretna Bey’e göndererek bu
işten affedilmesini istediyse de ister istemez Konya’dan ayrılmak zorunda
kaldı. Geri döndüğünde Konya’da sadece Tac Kızıl’ın oğlu Emir Zahireddin’i
bulmuştu. Timurtaş ve onun adamları Şam (Memlûklar)’a iltica etmişlerdi.”851
diye bahseder. Çobanoğlu Timurtaş’ın Şam’a ilticası sonrasında kimin Anadolu
valisi olduğu bilinmemektedir. Ancak Emir Zahireddin Mahmud’un bu sırada
Konya’da bulunması O’nun 1328-1333 tarihlerinde kuvvetle muhtemel Anadolu valisi
olmasıyla açıklanabilir. Kaynaklar bu konudan bahsetmeyerek göz ardı etmiş
olabilirler. Hâfız Âbrû, “Ebu Said Bahadır Han, Çobanoğlu Timurtaş’ın Şam’a
ilticası sonrasında yeni atamalar yaptı. Timurtaş’dan boşalan Anadolu
valiliğine dayısı Uyrat Muhammed’i 850 Hâfız Âbrû, Zeyl-i Câmìu’t-Tevârîh-i
Reşîdî, s.133; Şabânkâreî, Mecmaù’l- Ensâb, s.284. 851 Ahmet Eflâkî, Ariflerin
Menkîbeleri, (çev. Tahsin Yazıcı), İstanbul 2006, s.709. 183 atadı. Esen Kutlug
oğlu Mahmud ve Sevinç’in kardeşi Ögrünç Ulus emirleri oldular.”852 diye bir
açıklama getirse de kaynaklarda Uyrat Muhammed’in Anadolu valiliği hakkında
fazla bilgi bulunmamaktadır. Bu görevlendirmenin kısa sürmüş ya da geçici olma
ihtimâli mümkündür. Osman Turan, “Ebu Said Han, dayısı Uyrat Muhammed’i Anadolu
emirliğinden alıp onun yerine Uygur Esen Kutlug oğlu Mahmud’u Anadolu
emirliğine atamıştır. Emirzade Mahmud’un Rum’a gelmesi 728/1328’dir.”853 Mahmud
Esen Kutlug, Ebu Said Han’ın güvenini ve takdirini kazanmış olmalı ki Konya
merkezli Anadolu valiliği ile ödüllendirilmiştir. Konya halkının takdirini de
kazanan Zahireddin Mahmud, o kadar sevilmişti ki Eflâkî, “Tâc-i Kızıl’ın oğlu
Zahireddin Mahmud’un Konya’ya egemen olduğu süre içinde hükümeti idare edip
halka bakmakta eşi yoktu.”854 diyerek bu durumdan haberdâr eder. Eflâkî,
Zahireddin Mahmud’un 1328-1333 yıllarında Konya’da bulunduğuna ve Memâlik-i Rum
(Anadolu) valisi olduğuna dair en önemli kanıttır. Emir Zahireddin Mahmud’dan
sonra Anadolu valiliğine Emir Celayir Şeyh Hasan’ın atandığı kaynaklarca sabittir.
Ebu Said Bahadır Han’ın eşi Bağdat Hatun’dan dolayı aralarında bir husumet
gelişmiştir. Bağdat Hatun’la Emir Celayir Şeyh Hasan’ın görüştüğüne dair çıkan
aşk dedikodularının üzerine Celayir Şeyh Hasan, bugün Erzincan sınırları içinde
bulunan Kemah Kalesine sürgüne gönderilmiştir. Masum olduğu anlaşılınca Ebu
Said Bahadır Han, yapmış olduğu hatayı düzeltmek belki de hem kendisinden hem
de eşinden uzaklaştırmak amacıyla O’nu, Zahireddin Mahmud’un yerine “Anadolu
Genel Valiliğine” getirmiştir. Bu durum da Çobanoğlu Timurtaş’tan sonra Emir
Zahireddin Mahmud Esen Kutlug’un Celayir Şeyh Hasan gelinceye kadar Anadolu’da
olduğunu ve Anadolu valiliği görevinde bulunduğunu ıspatlamaktadır. İlhanlı
Devleti’nin genel valilikleri (eyaletleri) olan Horasan, Mazenderan, Irak-ı
Arap, Fars, Gürcistan, Memâlik-i Rum (Anadolu), Gürcistan, Derbent, Diyar-ı
Bekr ve idarî-askerî bir merkez olarak Azerbaycan (Tebriz)’idi.855 Vergi
gelirleri oldukça fazla olan bu bereketli toprakların genel valisi olmak
herkesin arzuladığı bir görevdi. Kaynaklar, Emir Çoban’ın katledilmesi
sonrasında devlet işlerini yürütebilecek dirayetli emirler bulunmayınca
iktidarın sahibi Emir Çoban’ın kızı Bağdat Hatun oldu. O, bu görevi Reşidüddin
Fazlullah’ın oğlu Gıyaseddin Muhammed ile yürütmeye başladığından…856
bahsederler. Burada İlhanlılar ile Çobanoğulları’nın evlilik bağıyla akrabalık
kurarak siyasî bir oluşumda yer aldıkları anlaşılmaktadır. Bağdat Hatun, eşi
Ebu Said Bahadır Han’ın kendisine derin sevgi ve sonsuz sadakatle bağlı olması
sebebiyle yapmış olduklarına ses çıkarmamasına karşın diğer emirlerin nefretini
kazanmıştı. Emir (Amir) Mahmud Esen Kutlug (Qutlugh), Anadolu Valiliği görevi
sonrasında 734/1333-1334 yılında Emir Misafir İnak’a Fars Valiliği verilince o
bu görevden rahatsız olmuş ve onu bertaraf etmek isteyen kişiler arasında yer
almıştır.857 Bu sebeple 1333 yılında merkeze gitmiş, Emir Mahmud Şah (Amir
Mahmudshah)’ın Bağdat Hatun’a karşı yapmış olduğu davranışlarına göz yummuş ve
onu destekleyen kişiler arasında yer almıştır. Emir Mahmud Esen Kutlug isyanda
başarısız olunca Emir Ali Kuşçi (Amir Ali Qushchi)’in yanına Horasan’a
zincirlenerek gönderilmiştir.858 İlhanlı Devleti’nin son hükümdarı Ebu Said
Bahadır Han’ın yerine herhangi bir veliaht bırakmadan 13 Rebi’ül-Ahir 736/30
Kasım 1335’te vefatının ardından serbest kalmıştır. Bundan sonraki gelişmeleri
başta Hâfız Âbrû olmak üzere dönemin diğer kaynaklarından okumak mümkündür.
“Uygur Öğrünç ve diğer emirler, 736/1335 yılında Ebu Said Han’ın sonsuzluğa
yürüdüğünde anlaşmaya geldiler. Arpa Hanı getirdiler ve tahta çıkardılar.”860
Ebu Said Bahadır Han’ın Uyrat boyundan dayısı Ali Padişah (Başhah), Arpa Hanı
(Khan) han olarak tanımayarak Uyrat, Uygur ve Türkmenlerden oluşan bir orduyu
Arpa Han’ın üzerine gönderdi.861 “Mahmud Esen Kutlug (İsân Qutlugh), 14 Ramadan
736/26 Nisan 1336 yılındaki Ali Padişah ile Arpa Han arasındaki “Jaghatu
Savaşı”’nda Arpa Han tarafında yer alırken Ali Padişah tarafına geçmesi sonucu
Arpa Han yenildi. Sevinç Aka’nın kardeşi Öğrünç (Ûkranj) ise yerinde kalmış ve
hiç çaba harcamamıştı. Dört ay sonra devlet, Ali Padişah’ın eline geçti.
Hükümdarın yarlığında Mahmud Esen Kutlug ve Sevinç Aka’nın kardeşi Öğrünç’ün al
tamga ile ödüllendirilmişlerdir.”862 Ali Padişah’ın önemli emirlerinden olduğu
anlaşılan bu iki Uygur şahsın aralarında gizli bir ittifaktan söz etmek de
mümkündür. Mahmud Esen Kutlug’un adının geçtiği bir başka olayı Aharī, “Celayir
Şeyh Hasan ile Ali Padişah arasında Temmuz 1336’da Aladağ yakınında bulunan
Karadere’de meydana gelen savaşta Ali Padişah’ın tarafında Mahmud Esen Kutlug
ve Sevinç Aka’nın kardeşi Öğrünç yer alıyorlardı. Öğrünç, Surghan tarafından
mağlup edildi ve Surghan peşlerinden yola çıktı.863 diye anlatmaktadır. Hâfız
Âbrû, “Ali Padişah, öldürülüp savaşı Celayir Şeyh Hasan kazanınca Musa Han ve
bağlıları Uyratlar ile Bağdat tarafına kaçtıklarını....”864 belirtir. Aharī ve
Howorth, “İktidarın kontrolü Celayir Şeyh Hasan’a geçince Musa Han’la beraber
olan Mahmud Esen Kutlug ve Sevinç Aka’nın kardeşi Öğrünç, Zilkade
738/Mayıs-Haziran 1338’deki savaşta Emir Taceddin (Amir Taj al-din), Şeyh (Shaikh)
Hasan’ın adamı Kara Hasan tarafından ele geçirildiği ve hapse
atıldıklarından...”865 haberdâr eder. Hâfız Âbrû ve Hondmir (Handemir), “Bu
emirler, Emir (Celayir) Şeyh Hasan’ın yanında kalıyorlardı ve onlara tam güvenlik
sağlanmıştı. Ancak daha sonra bozgunculuk ve hilâl (isyan) çıkartmamaları için
Muğan kışlağında 738/1339 yılında öldürüldüler. Mahmud Esen Kutlug ve Emir
Ögrünç, Emir Celayir Şeyh Hasan’ın korkusundan derviş kılığına gizlenmiş olarak
katıldılar ama Mughan karargâhında kışın idam edildiler. 866 şeklinde
ölümlerine dair bilgi verirler. Emir Zahireddin Mahmud’un Kayseri’nin Bünyan
İlçesi’nde Muharrem 734/Eylül-Ekim 1333 yılında yaptırmış olduğu Ulu Camiî’nin
kitâbesinde, “emirü’lumera adili, müeyyedi, muzafferi, kâhirü’l-fısk,
katilü’t-taği, zahirü’d-devle ve’d-din” yazmaktadır. Tercümesi: “Nebi, Allah'ın
rahmet ve selamı ona olsun. Bu yurda her kim küçük te olsa bir mescit
yaptırırsa Allah’ta o kimse için Cennet'te bir ev yapar ve o eve hamd evi adını
verir. Bu mübarek mescidin imarını emirlerin emiri adil, müeyyed, muzaffer,
fasıkları kahreden isyankârları katleden, Zahireddin bin Tac-ı Kızıl -Allah
onun akibetini iyi eylesin- emretti.” Kitabede Zahireddin Mahmud’un babası Esen
Kutlug ve dedesinin unvanı olan “Tac-ı Kızıl”867 yazmaktadır. Yine bu aileye
mensup Ürgüp’ün Damsa Köyü’nde Taşkın (Taşhun) Paşa’ya ait bir satış senedi
kayıtında Zahireddin Mahmud’un babasının ismi “Tac-ı Kızıl ve Tacdar”868
unvanlarıyla anılmaktadır. Moğol-İlhanlı sarayında hükümdarın tacının
muhafazasıyla uğraşanlar için bu unvanlar verilmektedir. Vakfiye kayıtlarından
Zahireddin Mahmud Esen Kutlug’un iki oğlu olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar Taşkın
(Taşhun) Paşa ve Taceddin Mes’ud’dur. Taşkın Paşa’nın oğlu Süleyman Bey, Taceddin
Mes’ud’un oğlu Tıfıl İbrahim Bey’dir. Dönemin siyasî yapısı ve sosyal şartları itibariyle
Zahireddin Mahmud’un başka çocuklara sahip olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak
savaş, hastalık, doğal afetler ve erken ölümlerin sıkça yaşandığı bir dönemde
erkek çocuklarının sayısı ve isimleri net bir şekilde verilmemiş olabilir.
Hâfız Âbrû, “Mehmed (Muhammed) Esen Kutlug ve Emir Misafir İnak Zilhicce 27
Haziran 1340’da yapılan “Jaghatu (Naghatu) Savaşı”’nda Jahan Temur’un sağ
kanadında görev yapmışlar ve öldürülmüşlerdir.”869 diye bu aileden olması
muhtemel, bir şahıstan bahseder. Sadece bu savaşta adı geçen ve hakkında fazla
bilgi bulunmayan Mehmed (Muhammed) Esen Kutlug’un babasının ismi verilmeden
ailenin unvanıyla anılması şahsın, kuvvetle muhtemel Tac-ı Kızıl Ailesinden
Zahireddin Mahmud Esen Kutlug’nun oğlu olduğuna dair bir kanı oluşturmaktadır.
Nitekim bu tarihte Zahireddin Mahmud’un (Şaban 718/Eylül-Ekim 1318) öldürülmüş
olduğu bilinmektedir. Emir Zahireddin Mahmud’un Taşkın/Taşhun Paşa, Taceddin
Mesud ve Muhammed isminde üç oğlunun varlığı kaynaklarda geçmektedir. İlhanlı
sarayında Uygurların baba-oğultorun zinzirlemesi şeklinde görev yaptıkları
çalışmalar ve araştırmalar doğrultusunda anlaşılmıştır. Dönemin kaynaklarında
adı sıklıkla geçen Tac-ı Kızıl Ailesi hakkında pek çok sağlam ve net bilginin
bulunması, Moğol-İlhanlılarla beraber Memâlik-i Rum (Anadolu)’a gelmiş Uygurlar
ve Uygur Tarihi için çok önemlidir. Özellikle Kayseri, Bünyan, Ürgüp, Konya,
gibi geniş bir alanda adı geçen ailenin Moğol-İlhanlı döneminde nüfuzlu ve
etkin olduklarını da göstermektedir.
2.4.16.2.1. Taşkın (Taşhun) Paşa
Vakfiye
kayıtlarında geçen Zahireddin Mahmud Esen Kutlug’un oğlu Taşkın (Taşhun) Paşa
ve ailesinin Nevşehir Ürgüp İlçesi’nin Damsa şimdiki adıyla “Taşkın Paşa/Taşhun
Paşa Köyü”’nde yaşadıkları, bıraktıkları eserlerden anlaşılmaktadır. Taşkın Paşa’nın
yaptırdığı camî, medrese, çeşme ve mezarlıktan oluşan külliyenin bahçesinde
kendi mezarı da bulunmaktadır. Adını taşıyan köyde yaşam hâlâ devam etmekte köy
halkı ise günümüze kadar gelmiş olan eserleri kullanmaktadırlar. Emir
Zahireddin Mahmud’un oğlu Taşkın Paşa870’nın Konya’nın Gumartaş Köyü’nü satın
aldığına dair Zilhicce 751/Ocak-Şubat 1350 tarihli satış senedi bulunmaktadır.
Satış senedinde Taşkın Paşa’nın elkabı ve ecdadı için “Merhum Melik Sencer oğlu
Tacidar sıfatıyla anılan, adaletli Emir Şemsü’d-din Ahmed oğlu muhterem büyük
Emir Zahirü’d-din Mahmud oğlu yüceler yücesi bütün yükseklikler ve güzel huylar
sahibi, büyük adam, devletin direği, hükümdarın desteği, dostu, sultan ve
padişahların güzidesi, halk babası Taşkın Paşa, Allah ömrünü ve yüceliklerini
daim kılsın.” diye dua edilmekte isimleri övgüyle anılmaktadır. Köyü satan
Şerefeddin Said’in elkâbı ve ecdâdı ise “Din ve dünya işlerinde hükümdarın
vekili, medh ve sitayişlere lâyık, yücelikler sahibi, büyükler büyüğü, aziz ve
muhterem Zevvak Şerefü’d-din Osman oğlu Yusuf oğlu Bedrü’d-din Mahmud oğlu
Saadüd’d-din Said,” 871 olarak geçmektedir. Bu satış senedinden Taşkın (Taşhun)
Paşa’nın Ürgüp’ten başka Konya’da da toprak sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Satış
senedinde Zahireddin Mahmud’un babasının ismi Şemseddin Ahmed olarak geçmesi
dikkat edilmesi ve açıklanması gereken bir konudur. Kaynaklarda Zahireddin
Mahmud’un babası Esen Kutlug olarak bilinirken satış senedinde geçen Şemseddin
Ahmed kimdir? Bu durum şöyle açıklanabilir. Moğollarla birlikte gelen
çoğunlukla Şaman, Budist veya Nasturi Hırıstiyan inancına sahip Uygurların
zamanla İslâmiyeti kabul etmeleri kuvvetle muhtemeldir. Müslüman olduktan sonra
İslâmî isim almaları sebebiyle iki isimle anılmaları da doğaldır. Esen
Kutlug’un da İslâmîyeti kabul ettikten sonra Şemseddin Ahmed ismini almış
olması mümkündür. Belgeye göre Şemseddin Ahmed, Zahireddin Mahmud’un babası
ise, ki kanımızca zayıf bir ihtimâldir 870 Taşkın Paşa, Selçuklu sülalesine
mensup bir emîrdir, sadece bir belgeden “Tac-ı Kızıl” unvanlı Esen Kutlug’un da
dedesi olduğu söylenebilir mi? Eğer öyleyse kaynaklarda Esen Kutlug adıyla
geçen Zahireddin Mahmud’un neden bu isimle anıldığının sebebi de açıklanmış
olur. Ntekim Türklerde aile büyüğünün özellikle de dedenin adının erkek torunlara
konması âdeti günümüzde de yaygındır. Emir Zahireddin Mahmud’un torunu, Taşkın
(Taşhun) Paşa’nın oğlu Süleyman Bey’in ismi, Burdur yazmaları, 1128 numarada
kayıtlı “Şerh-i İrşad-ı İrşad” kitabında “yüce emir, şan şeref sahibi,
muhterem, sayısız ihsanlar yapan, ata ve şefaatler babası olan Süleyman Bey’in
işareti ile telif olundu. O öyle bir emirdir ki kimse ona karşı duramaz,
yaklaşamaz. Bunun hanedanlığı cömertliği yanında denizler aciz kalır. Eli sıkı
cimri değildir. O, büyük emir, uyanık vezir, yükseklikler semasının kutbu
Feleküddin Taşkun Beg’in oğludur. Allah onları zamanların sonuna kadar uzun
ömürlerle faydalandırsın. İhsanda devletlerinin eli hadleri aşkındır.”872 diye
geçmektedir. 2.4.16.2.2 Taceddin Mesud Zahireddin Mahmud’un diğer oğlu Taceddin
Mesud’un adına da vakfiye kayıtlarında rastlanmaktadır. Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nün 2105 nolu defter, 456 sayfa, 76 sıra nolu Kudret Hamamı civarında
bulunan “Kalkancık Köyü”’nün arazi gelirlerinin “Emir-i Muazzam Zahireddin
Mahmud’un oğlu emir-i mükerrem ve muhterem Taceddin Mesud’un torunlarından
tıfıl İbrahim Beğ’e ve evladına vakfedilmiş” olduğuna dair kayıt bulunmaktadır.
Bu yerler, Saide Hatun tarafından vakfedilmiştir. Saide Hatun’un “Kalkancık
Köyü”’nde medfun olduğu bilinmektedir. Mezarı, yeniden yapılmış bir türbe
içindedir. Saide Hatun’dan gelen kuşaklar, Kayseri’de halen yaşamakta873 ve
vakfiyeye ait gelirlerden yararlanmaktadırlar.
190 2.4.16.3. Ay Melik
Kâşânî,
“Emir Akbuka’nın kızı, adil ve akıllı -Tanrı adaletini ve cömertliğini
artırsın- Emir Esen (İsen) Kutlug ile 14 Rebiülahir 708/1Ekim Salı 1308 günü
evlendi.”874 diye bilgi verir. Emir Esen Kutlug’un bu evliliğinden Zahireddin
Mahmud, Aymelik, Surğan ve Mesud isimli çocukları dünyaya gelmiş olmalıdır.
Hâfız Âbrû, Zahireddin Mahmud’un kardeşlerinden Aymelik ve diğer kardeşi Surgan’ın
katıldığı “Horasan Savaşı”’nı detaylı olarak şöyle anlatır. “Hudutta bulutlar
gibi bir safta yoğunlaştılar. Büyük bir savaş vakî oldu. Emirzade Ay Melik
(Esen Kutlug oğlu Ay Melik), o savaşta kendisini gösterdi. Bu grubun başarısını
yani Ay Melik’in ordusunun başarısını diğer gruplar hayretle izliyordu. Sanki
ateşi söndüren suyun akışı gibi öyle akıp gidiyorlardı. Emir Ay Melik, Irak’ın
bu başarısını kılıçla kazandı, kendi başarısı saydı. Oradan birçok cuhat
ganimet ele geçirdi. Emir Surğan, cuhattan dolayı kardeşine kırıldı. Yol
boyunca ona gösterdiği hareketlerden dolayı Ezkur ve Dilman vilayetlerine
gitti. Çünkü Emir Melik Eşref, İsfahan’a ulaştı. Bu sınırlar, boş kaldı, elden
çıktı. Geri gitti. Emir Şeyh Hasan Çobanî, Telembar’dan Tebriz’e gelmişti.875
Oradan Kirman şehri Eberkuve ve oradan da Yunat şehrine yöneldiler. Bu sırada
Ay Melik, onlardan önce bu Yunat yoluna gelmişti. Yunat halkı, vatansever idi.
Onu karşıladılar. Diken ve yakılacak şeylerden yakıp duman çıkarmışlardı. Çünkü
oranın halkının çoğu erkek olsun kadın olsun çocuk olsun bu yerde helâk
oldular. Orada kurtulanlardan da Melik Eşref ve Yağıbasan tarafından helâk
oldular. Mer halkı, o bölgeye yakın bir halktı. Merde halkı, oraya bugün
gidiyorlar.”876 Dönemin diğer kaynakları da Luristan hududuna yakın bir yer
olan Hemedan’da Esen Kutlug oğlu Ay Melik’in büyük bir cesaretle savaşçı olarak
ortaya çıktığından bahsederler. “Emirler, elçiler, iltifatlarda bulundular; çok
miktarda ganimet ele geçirdi. Esen Kutlug oğlu Ay Melik’in ölümünden sonra
ordusundan kalan birçok ganimetler ele geçirildi ve olay böyle gerçekleşmiş
oldu. Oradan sonra Curbadkan (Cırbadkan) ilgilerini çekti. Luristan’ın hâkimi
Saremeddin Emir Mehmed idi. Oranın büyük hâkimi idi.”877 Hâfız Âbrû, “Kısa bir
süre sonra Emir Hasan Şeyh Çobanî, Tebriz’e müracaat etti ve kardeşi Emir Melik
Eşref ve amcası Yağıbastı, Luristan sınırında üzerine yürüyerek Esen Kutlug’un
oğlu Ay Melik’i878 öldürdüler ve öldürdüklerinden dolayı sevinç yaşadılar.”879
diyerek Ay Melik’in ölümüne de değinir. Esen Kutlug’un bir diğer oğlu Emir
Surgan’ın ismi, Hâfız Âbrû’nun anlattığı “Horasan Savaşı”’nda kardeşi Ay
Melik’in yanında geçer ve “Teke tek savaşta bir tarafta Ay Melik’in kardeşi
Emir Surğan ve Yağıbastı ve Todan karşı tarafın başında da Emir Melik Eşref
bulunuyordu. Hamle etti, Muhammed’i hezimete uğrattı.”880 der. Tac-ı Kızıl
Ailesi’nin şeceresini oluşturmak açısından kısa da olsa bu bilgiler önemlidir.
2.4.16.4. Muslihiddin Musa Beg
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri
Vakfiyelerinde881 ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür Tescil Daire Başkanlığı
Arşivinde882 yer alan 880/1476 tarihli belgede “dedesi İbn-i Tac-ı Kızıl diye
bilinen Kayserili Musa Beg oğlu merhum Hızır Beg oğlu Muzaffer Çelebi” ibaresi
geçmektedir. Hüseyin Hüsameddin’in “Sivas Valisi Emir Timurtaş Beg’in azl ve
istisali haberi Anadolu Eyaleti’ne şayi oldukda, Ebu Said Bahadır Han’ın bu
emrini bir nimet add iden Karaman-zade Şücâeddin Yahşî Beg hukumeti
Mısriyye’nin müzâherâtı üzerine derhâl kuvve-i mevcudesini alub ibtida
Kayseriyye’yi işgâl iderek oranın emiri Tâc-i Kızıloğlu Muslihiddin Musa Beg…”
diye anlattıklarından Muslihiddin Musa Beg’in Tac-ı Kızıl Ailesi’nden olduğu
anlaşılmaktadır ve kendisi İlhanlı’nın Kayseri emiridir. Çobanoğlu Timurtaş’ın
1327 sonu 1328 başı kaçarak Memlûklulara sığındığında İlhanlı’nın Memâlik-i Rum
(Anadolu)’daki önemli merkezlerinden Konya ve Kayseri emirliklerinin boş kalmış
olmalıdır. Bu sebeple de Konya’ya gönderilen Zahireddin Mahmud gibi Muslihiddin
Musa Beg’in de bu tarihlerde (1327-1333) Kayseri emiri olması kuvvetle
muhtemeldir. Böylece Tac-ı Kızıl Ailesi’ne mensup iki şahsın Kayseri ve
Konya’daki idarî boşluğu doldurdukları söylenebilir. Ancak aynı aileden gelen
Esen Kutluğ oğlu Zahireddin Mahmud ve Muslihiddin Musa Beg’in kardeş mi yoksa
amca çocukları mı olduklarına dair yakınlık dereceleri maalesef
anlaşılamamıştır. Makrızî’nin bahsettiği “Sülemiş’in İlhanlı Devleti’ne isyan
ettiği 699/1299 yılı başlarında Memlûklu hükümdarı Melikü’l-Mansur Lâçin’e
ittifak için gönderdiği Muhlisiddin adındaki elçi,”884 Hüseyin Hüsameddin’de
“Kayseri emiri”, Faruk Sümer de ise “Anadolu kadısı…885 olarak geçer.
Nevşehir’in Ürgüp İlçesi’nin 16 km güneyinde yer alan eski adı Damsa şimdiki
adı “Taşkın Paşa/Taşhun Paşa Köyü”’nde bulunan yirmi yedi Ramazan sene 752/17
Kasım 1351 tarihli Hızır Bey’e ait mezartaşında Hızır Bey’in babası Muslihiddin
Musa Bey, O’nun da babası yani Hızır Bey’in dedesi ise Tac-ı Kızıl yazmaktadır.
Nevşehir Ürgüp’te adı geçen ailenin başka bir ferdi olması muhtemel Muslihiddin
Musa Bey’in çocuklarının veya torunlarının Kayseri ve yakın çevrelerinde
yaşamış oldukları kanısına varılmıştır.
2.4.16.5. Muzaffer Çelebi
“Kalkancık Köyü”’nde
Tac-ı Kızıl Ailesi’ne mensup, Musa Beg oğlu merhum Hızır Beg oğlu Muzaffer
Çelebi ismiyle geçen şahsın yine bu aileden olması ihtimâli kuvvetle
muhtemeldir. Ancak kendisi ve ailesi hakkında bilgi bulunmamaktadır. Nevşehir’in
Ürgüp İlçesi’nin Damsa şimdiki adı “Taşkın Paşa/Taşhun Paşa Köyü”’nde bulunan
mezarlardan yirmiyedi Ramazan sene 752/17 Kasım 1351 tarihli Hızır Beg’e, 5
Şevval 752/25 Kasım 1351 tarihli İlyas Beg’e ve Muharremin ilk beşinci gecesi
sene 756/20 Ocak 1355 tarihli ise Hasan ismindeki şahsa aittir. Bu kişilerin
kim olduğu ve birbirleriyle akrabalık derecelerinin ne olduğu bilinmemektedir.
Ancak Taşkın Paşa’nın külliyesinin içinde aynı yere defnedilmeleri ve ölüm
tarihlerinin de birbirlerine yakın olması Tac-ı Kızıl Ailesi’nden Taşkın
(Taşhun) Paşa’ya yakın oldukları ihtimâlini düşündürmektedir.
2.4.16.6. Taceddin İbrahim Beg
Taceddin
İbrahim Beg’in Zahireddin Mahmud Esen Kutluğ’un torunu ve Taceddin Mesud’un
oğlu olması kuvvetle muhtemeldir. “Amasya Tarihi” ve “Şikârî”’den başka
kaynakta adı geçmeyen Taceddin İbrahim Beg hakkında Hüseyin Hüsameddin, “Amasya
hükümdarı Sultan Mesud Hanı sani Amasya’da hal-ü akd-i umura mübaşeret iderek
meşahir-i ümeradan “Tâci Kızıl” dimekle meşhur Taceddin İbrahim Beg’i Tokat
emâretine nasb eyledi.”886 Ayrıca “Artuk Beg oğlu Seyfeddin İsmail Beg, şehri
emiri ve biraderi Taceddin İbrahim Beg dahi emir-i taziye ya’ni Turhal ve
havalisi begi bulunuyordu.”887 diye bilgi verir. Kaynaktan Taceddin İbrahim
Beg’in Tokat ve Turhal emiri (675/1275) olduğu anlaşılmakta aynı zamanda da
kaynak, Tac-ı Kızıl Ailesi’nin Kayseri, Nevşehir ve Konya’dan başka Tokat ve
Turhal bölgesinde de etkinliğinden haberdâr etmektedir. Ayrıca ailenin kuvvetle
muhtemel Uygur olması, Uygurların bu bölgedeki varlığına dair bilgilerin
doğruluk ve gerçeklik payını da artırmaktadır. Hüseyin Hüsameddin, “elsine-i
ammede Tâcı Kızılkara İbrahim Beg (Kara Beg) dinür. Oğulları Ca’fer ve Musa
Beglere Tâci Kızıloğulları dinmiştir. Samuk Noyin’in kerimezadesi olduğu
münasebetle Tarih-i İbnî Bibi’de emiri Tokad Arabı Veled-i Simkardan maksad
budur. Amasya’da İnepazar nahiyesinde Kara İbrahim mezrası Tokat ile sınır olan
Amasya’da kendilerini Uygur kabul eden bir Uygur Köyü bulunmaktadır. Hüseyin
Hüsameddin’in görevi itibariyle Amasya’da bulunması ve yazmış olduğu eserde
Uygurların bu bölgelerde yaşamış olduklarına dair bilgiler vermesi Amasya’nın
da Uygurların yaşadıkları yerden olması konusunu destekler. Hüseyin
Hüsameddin’in bahsettiği, “Tâc-ı Kızılkara İbrahim Beg’in oğlu Cafer Beg Varay
Kazası Emir Babuk Şahoğlu İmameddin Esen Beg’in idaresinde idi. Kara Cafer Beg,
Esen Beg’in bir mutemedi idi. Bu zat Tac-ı Kızıloğulları’ndandır.”889 Abisi
Mehmed Beg’in bu hezimetini haber alan biraderi İzzeddin Cafer Beg Samagurlu
Hızır ve Tâc-ı Kızıl oğlu Hayreddin Beglerle birleşüp Kayseriyye’yi zabt
itdi.890 Burada İzzeddin Kara Cafer Beg’in Musa Beg’den başka Mehmed isminde
bir kardeşi olduğu anlaşılmakla birlikte aynı aileden olması muhtemel Hayreddin
Beg hakkında fazla bilgiye ulaşılamamıştır. Karamanname”’de Cafer Beg’den “Bir
kethüdası var idi. Kara Cafer derlerdi. Moğol beglerinden idi. Şehzade Alaaddin
şikârda rast gelup tutup bağlayup şaha gönderdi. Zira Karahan kavmini rast
geldiği yerde dutup helâk iderdi. El-hâsıl Kara Cafer’i dutup Larende’ye şaha
götürüp arz eylediler. Şah kadıya götürdü. Yedi yüz kan üzerine ispat
eylediler. Kat’i pir idi. Toksan yaşına girmiş idi. Kara Cafer eydür: “Ey şah!
Deden Karaman önünde yoldaşlık eyledim. Gel, beni azad eyle didi. Beş yüz Moğol
bile dutmuşlar idi. Şah, merhamet eylemeyüp cümlesini kat’leylediler.”891 diye
bahsedilir. “Kara Cafer, girüp Oğuzhan’ı yıktı. Alâeddin at depüb meydana
girdi. Kara Cafer’i gürz ile döğe döğe bağladı.”892 Şikârî’nin verdiği
bilgilerden Tac-ı Kızıl Ailesi’nden olması muhtemel Kara Cafer Beg’in
İlhanlı’nın hizmetinde olduğu anlaşılmaktadır. Konya, Aksaray, Larende
çevrelerinde isminin geçiyor olması ailenin buralardaki varlığına kanıttır. Hüseyin
Hüsameddin’in “Sivas emiri Eretna Beg (1327-1381), bu hale karşı ihtiyat ve
basiretle hareket iderek bir müddet bir iğmaz-ı ayn itmeğe mecbur oldu.
Amasya’dan kendisine iltica edenleri taltif ve himaye iderek bunlardan Kürd
Beg’e Kayseriyye emaretini verdi. Kendisine mu’arız olan Samgar (Samağar) ve
Tâc Kızıloğulları’nı def itti.”893 diye verdiği bilgiden ailenin Uygur
Eretnalılar zamanında da varlığını korudukları görülmektedir.
2.4.16.7. Kürbuga
İlhanlı-Çobanoğulları
mücadesinde Emir Çoban ve oğlu Timurtaş (Demirtaş)’ın zararlı faaliyetlerinde
Tac-ı Kızıl Ailesi’den Esen (İsen) Kutlug’un kardeşi Kürboğa’nın adı
geçmektedir. Kâşânî, “Emir Çoban’ın 27 Recep 715/27 Ekim 1315 tarihinde Rum
tarafından çıkageldiğini…”894 Hâfız Âbrû ise “Emir Çoban’ın Anadolu’daki düzeni
sağladıktan sonra oğlu Timurtaş’ı, Memâlik-i Rum (Anadolu)’a genel vali olarak
bırakarak merkeze geri döndüğünü, Karamanlılardan Konya’yı aldıktan (720/1320)
sonra kendisine güveni gelen Timurtaş’ın kendisini mehdi ilan edecek kadar
ileriye gittiğini…”895 haber verir. Devlet gibi hareket eden Timurtaş’ın
müstakil hareketleri896 Ebu Said Bahadır Hanı (1316-1335) rahatsız etmesi
üzerine babası Emir Çoban, Anadolu’ya gelerek oğlu Timurtaş’ı etkilemiş birkaç
kişiyi idam ettirmiş, daha sonra oğlunu Ebu Said Bahadır Han’a götürmüştür. Ebu
Said Han’ın Timurtaş’ı affederek tekrar Memâlik-i Rum (Anadolu) genel
valiliğine atamış olduğu dönemin birçok kaynağında yer verilmiştir. Genel vali
olarak atanan Timurtaş’ın yeniden Anadolu’da isyan hazırlığı içinde olduğunu ve
kendi adına bir takım istiklâl hareketlerine girdiğini öğrenen Ebu Said Bahadır
Han, isyan hareketinin engellenmesi (Mayıs-Haziran 1319) ve Emir Çoban’ın oğlu
Timurtaş’ın ortadan kaldırılması için Anadolu’ya gönderdiği emirlerden Esen
Kutlug’un kardeşi Kürbuga, tertiplenen isyanda beyler içinde yer almış ancak
aldığı kılıç darbesi ile hayatını kaybetmiştir.898
(Dipnotlar,
PDF dosyasından alınırken word dosyasına aynı sistematikte aktarılamadığı için
çıkarılmıştır.)
Yorumlar
Yorum Gönder
Lütfen görüş ve düşüncelerinizi buraya yazınız.