Kayseri’nin Yüz Akı: Milli Güreşçimiz Ziya Doğan

Kayseri’nin Yüz Akı: Milli Güreşçimiz Ziya Doğan
Ata sporumuz güreş, Kayseri’de yalnızca bir spor dalı değil; bir karakter, bir duruş meselesidir. Bu duruşu minderde ve hayatta onurla temsil eden isimlerden biri de hiç kuşkusuz Milli Güreşçimiz Ziya Doğan’dır.
1932 yılında Bünyan’ın Büyük Tuzhisar kasabasında dünyaya gelen Ziya Doğan, güreşle çocuk yaşlarda tanıştı. O yıllar, Türk güreşinin altın çağlarıydı. Gazanfer Bilge, Celal Atik, Yaşar Doğu, Nasuh Akar gibi efsaneler gençlerin ufkunu açıyor, hayallerini büyütüyordu. Ziya Doğan da bu rüzgârla genç yaşta İstanbul’un yolunu tuttu.
1949 yılında Fatih Güreş Kulübüne katıldı. Koç Ahmet’in emeğiyle güreşi kuralıyla, disipliniyle öğrendi. Asıl arzusu serbest güreşti; ancak şartlar onu zaman zaman grekoromende de mindere çıkardı. Türk güreşinin efsanesi Yaşar Doğu, onun hayatındaki ikinci büyük ustası oldu.
1953’te İstanbul birinciliği, 1954 ve 1955’te Türkiye şampiyonlukları geldi. 1955’te Balkan Şampiyonu oldu. Ardından 1956 Budapeşte Dünya Şampiyonası’nda dünya üçüncülüğü… Aynı yıl Adriyatik Şampiyonası’nda birincilik… 1959 Beyrut Akdeniz Oyunları’nda ise hem serbestte hem grekoromende altın madalya kazanarak tarihe geçti. Aynı şampiyonada iki branşta altın kazanan ender sporculardan biri oldu.
1960 Atina Avrupa Şampiyonası’nda finalde tartı farkıyla kaybetti. 150 gram… Bir sporcunun kaderini belirleyen acı bir detay. Bu hayal kırıklığı ve sakatlıklar, onu derinden yaraladı. 1963 Yokohama Dünya Şampiyonası’nda ise yine adaletsizliğin gölgesinde dünya üçüncülüğüyle yetinmek zorunda kaldı.
Bu ikinci büyük kırılmanın ardından aktif güreşi bıraktı. Almanya’dan gelen teklifle 24 yıl boyunca antrenörlük yaptı, dünya şampiyonları yetiştirdi. Türk güreşine emeğini bu kez minderin kenarında verdi.
Ancak onun hayatında asıl yaralayıcı olan, minderde değil; memleketinde yaşadıklarıydı.
Dünya üçüncüsü olmuş bir milli sporcu, Kayseri Sümerbank Fabrikası’ndan “işe gelmediği” gerekçesiyle atıldı. Türkiye’yi temsil ettiğini hatırlatanlar olmasa, bu ayıp belki de sessizce geçiştirilecekti. Ziya Doğan bu kırgınlıkla Sümerbank’tan ayrıldı, Kayseri Şeker Fabrikası’nda bir güreş kulübü kurdu. O kulüpten Türkiye dereceleri çıkaran nice güreşçi yetişti.
Ve Beyrut…
1959’da altın madalya kazanan milli güreşçi, kürsüde İstiklal Marşımız çalınırken taşlandı. Buna rağmen kürsüden inmedi. Marşımızı dimdik dinledi. Bir taş bile isabet etmedi. O an, yalnızca bir sporcu değil; bir milletin onuru ayakta duruyordu.
Kayseri’nin yüz akı olan bu büyük sporcuya vefa borcumuz vardır.
Çünkü bazı insanlar kazandıkları madalyalarla değil, taşıdıkları onurla büyüktür.
Seyit Burhanettin Akbaş

Yorumlar